Buda’nın doğumuyla alakalı aktarılan bir kehanet vardır. Kehanete göre Buda bir dünya imparatoru olacaktır. Bu kehanetin gerçekleşmesi adına babası birtakım önlemler alır. Dünyadan elini eteğini çekmesini istemeyen baba, oğlunu yaşlılık, hastalık ve ölüme dair bütün bilgilerden korur. Babası oğlunun bir çilekeş olmasındansa kendi tahtını bırakacağı bir kral olmasını ister. Bundan dolayı oğluna dünyayı olduğundan daha sevimli göstermeye çalışır. Ona üç tane saray ve kırk bin dansçı kız sunar. Tahmin edeceğiniz gibi kralın bu çabası oğlunun Buda’ya dönüşmesini daha da kaçınılmaz hale getirir. Çünkü dünyevi zevklerden yeterince tatmin olan Buda artık farklı bir bilinç seviyesine ulaşmıştır.

          Bu hikâyenin vardığı noktayı biliyoruz. Buda, babasının kontrol girişimlerine rağmen milyarlarca insana ilham veren bir hayat yaşadı. Fakat, ben bu hikayede günümüz ebeveynleri için başka bir ders daha var mı diye merak ediyorum. Buda’nın bu hikayesine belki de tarih boyunca ihmal ettiğimiz bir taraftan bakmak istiyorum. Acaba, bazı günümüz ebeveynleri de Buda’nın babasının yaptığı hataları arkaik bir kısırdöngü gibi tekrar ediyor olabilir mi?

Kontrol Tuzağından Kurtulmak

          Öncelikle Buda’nın babasının gayet iyi niyetli olduğunu ilk bakışta gözden kaçırmamak gerekiyor. Çocuğunun kendi izinden hayatına devam etmesini istiyor. Bir babanın bunu istemesi kadar doğal başka bir şey var mı? Fakat bunun için yaptığı hamleler çocuğunu tamamen manipüle etmeye yönelik. Gerçek manada kendi yolunu seçmesi için oğlunu doğru bilgilerle donatması bir yana, ölüm, yaşlık ve hastalık gibi olgularından bihaber yetişmesi için çabalıyor. Günümüzde de pek çok ebeveynin yöneldiği kontrol tuzağına düşüyor. Buda’nın hikayesinden bugün için çıkarılacak ders şu olabilir: Kontrol etme çabasının ironik bir şekilde kontrolü daha fazla kaybetmeye neden olması. Kontrol etme güdüsü, ebeveynlerin istediğinin tam aksi sonuçlar yaratabiliyor.

Reklam

          Ergen çocuğunu ne zaman, ne yapması gerektiği konusunda kontrol etmeye çalışan ebeveynlerin çıkmazına dokunuyor bu hikaye. Çocuğu için en iyisini isteyen bir ebeveynin iyi niyetini elbette sorgulamıyorum. Tıpkı Buda’nın babasınınkini sorgulamadığım gibi. Burada vermek istediğim mesaj, “Çocukları kontrol etmekten vazgeçin!” de değil. Tam tersine bu hikayeyi ergenler için değil anne-babalar için anlatıyorum. Eğer bir taraf tutmam gerekiyorsa siz anne-babaların tarafındayım. Bu hikayeden çıkardığım mesaj tam tersi şekilde uygulanan kontrol etme yönteminin, kontrolü elden kaybetmek anlamına gelmesidir. Çoğu durumda elbette anne-babaların kontrolü elinde tutması gerekiyor. Bununla beraber çocuklar üzerinde gerçekten kontrole sahip olmanın yöntemi ne olmalı? Bu işi Buda’nın babasının yolundan giderek yapamayacağınız kesin.

Kontrol Etmek Yerine “Çocuklarınıza Tutunun”

          Günümüz modern toplumunda ergen çocukların kontrolden hoşlanmadığı artık kabul edilmesi gereken bir gerçek. Onları kontrol etmenin tek yolu var, o da bağ kurmak. Bugünlerde, Gordon Neufeld’in yazdığı “Çocuklarınıza Tutununkitabını okuyorum. Kitap klasik ebeveynlik kitaplarından değil; belli ki sosyolojik ve tarihsel bir perspektiften ebeveynliğe farklı bir yaklaşım getiriyor. Önerdiği mesaj ise şu: Ebeveynler çocuklarla bağ kurmayı başaramadıklarında kontrolü ellerinden kaybediyorlar. Bir diğer deyişle, ebeveynlerin çocuklarının kontrolden çıkmış olduğunu düşünmelerinin sebebi çocuklarıyla aralarındaki bağı kaybetmiş olmaları. Tabi ki, bu kaybettikleri bu bağ çocuklarda alternatif bir bağ arayışına neden oluyor. Bilin bakalım, anne-babasıyla bağ kuramayan çocuk onların yerine kimi koyuyor? Cevabı tahmin etmişsinizdir belki: Akranlarını.

          Bu kitaptaki en çarpıcı mesajlardan biri de bu: Anne-babalar, çocuklarını akranlarına kaptırdılar ama yine de umut var ki, onları geri kazanabilirler. Yazarın “akran yönelimi” dediği bu olgunun tehlikesi çocukların artık anne-babası tarafından değil arkadaşları tarafından büyütülüyor olması. Yani ehil olmayan kişilerin ebeveynlerin görevini devralması gibi bir riskten bahsediyor.

          Peki, anne-babalar bu yönelimi tekrar kendilerine nasıl döndürebilirler? Yazarın önerdiği şey, çocuğunuzla yeni bir bağ kurmak. Benim bu yazıdaki mesajım ise kontrol yerine değil, kontrol için bağ kurmak. Kitaptaki vurgu da bu yönde: Ebeveynler kaybettiği güç ve kontrolü geri kazanmalı ve kazanabilirler de. Ama bunu başarmanın yolu, çocuğunuzla aranızdaki bağı, farkındalık ve çaba ile tekrar inşa etmek. Çocuklarınızı kontrol etmek ve onlar üzerinde otorite olmak mı istiyorsunuz? Bunu başarmanın tek yolu onlarla kurmuş olduğunuz bağı güçlendirmek.

          Acaba, Buda’nın babası çocuğu için farklı bir yol izleseydi sonunda Buda yine de Buda olur muydu? Muhtemelen, Buda’yı Buda yapan babasının kontrol tutkusuyla yaptığı hamleler değildi. Buda her halükarda kendi seçtiği yoldan gidecekti. Fakat, bugünün çocukları için aynı şeyi söylemek o kadar gerçekçi olmayabilir. Bugünkü çocukların kaderini büyük ölçüde anne babalarının seçimleri belirleyecek.

Boğaziçi Üniversitesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunuyum (2015). Çok yönlü gelişime ve farklı disiplinlerden beslenmenin önemine inanıyorum. Danışanlarıma ve öğrencilerime destek olurken kendi hayatımda da çokça faydasını gördüğüm Mindfulness temelli yaklaşımları ve Kabul ve Karalılık Terapisi (ACT) ile çalışıyorum. Ergen veya yetişkin yaş grubundaki danışanlarımın sosyal-duygusal mesleki ve eğitsel olarak yeni beceriler kazanmasına destek oluyorum. Online psikolojik danışmanlık ve öğrenci koçluğu desteği almak için bana e-mail adresimden ulaşabilirsiniz: [email protected]