“Sanat var olandan kaçıştır. Bizi sanat yapmaya zorlayan şey, var olandan
kaçış duygusudur. Var olandan kaçış, var olandan nefret, sanatı meydana
getirir. Sanat, var olması gereken ve fakat olmayandır.”  Ali Şeriati(1)

Amerikan Sanat Terapisi Derneği, sanat terapisini “bireylerin, ailelerin, toplulukların hayatlarını aktif sanat yapma, yaratıcı süreç, uygulamalı bir psikolojik kuram ve terapötik bir ilişki içerisinde insani bir deneyim aracılığıyla geliştiren bütüncül bir ruh sağlığı ve insani hizmetler uzmanlık alanı” olarak tanımlamıştır (2).   

Sanatın tedavi için kullanımı mağara duvarlarına resimler çizmek kadar eskilere götürülebilse de ruh sağlığı alanında meslek olarak hala çok yenidir (3). 1930ların sonu ve 1950lerin başı Avrupa’da ikinci dünya savaşı sonrasında travmatize olan silahlı kuvvetler personelini rehabilite etme çalışmaları sırasında ortaya çıkmış (4). Bu dönemde hastanın kendini dışa vurarak rahatlaması amaçlanmıştır. Hastaların, dikkati üzerinde hissetmeden çalışabilecekleri kadar geniş bir mekân ve her hasta için yeterli bir alan ayrılmış, resim malzemeleri ve masası konmuş, terapistlerin sessiz gözlemciliğinde, hastaya hiç müdahale etmeden resim yapmaya yönlendirme seçilmiştir (4). Yakın dönemlerde ABD’li ruh sağlığı uzmanları sanatı terapiyle ilişkilendirmek için ilk çağ insanlarının, mevsim değişiklikleri, savaş ve göç gibi yaşam olaylarını mağara duvarlarına semboller ile çizerek kendilerini ifade etme biçimlerini kolaylaştırmasının altını çizmiştir (5).

1960 başlarından 1970 sonlarına kadar olan dönemde İngiliz sanat terapistleri derneğinin kurulmasıyla birçok sanat terapistinin anti psikiyatri hareketini ve hümanistik terapötik düşünce okullarını desteklenmiş ve sanat terapisi ise kendisi de bir heykeltıraş ve sanatçı olan Jung’un psikanalitik yaklaşımının etkisine girmiştir. 1980lerden günümüze gelen dönemde çalışmalar giderek profesyonelleşmeye başlamıştır. Terapötik bir yaklaşımla genel tedavi felsefesinin nasıl bütünleştirileceği sorunu sanat terapistlerini meşgul etmeye başlamıştır (4).

Reklam

Amerikan Sanat Terapisi Derneği (AATA) 1969’da kurulmuş, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda 2004 yılından beri “Sanat Psikoterapi Eğitim ve Atölye Çalışmaları”na katılan ve bu alandaki çalışmaları geliştirmek isteyen gönüllü bir grup ile Sanat Psikoterapileri Derneği Türkiye’de 2012 yılında kurulmuştur (6).

Altınölçek (7)‘in bireyin yaratıcılığını ortaya koymasının yanında insanların birbirleriyle duygu, düşünce, ve özlemlerini karşılıklı olarak paylaşabilmesi için bir kanal olarak tanımladığı sanat; özelde müzik, 6000 yıldır kültürümüzde bir sağaltım yöntemi olarak karşılık bulmuş; toplumca iyileşmeye ve travmatik yaşantıların yükünü azaltmaya şiir, türkü, şarkı aracılık etmiştir (8). Zekeriya Er-Razi, Farabi ve İbn Sina gibi Türk-İslam alim ve hekimleri, bilimsel çalışmalarıyla müziğin ruhsal rahatsızlıkların tedavisindeki kullanımının temellerini atmışlardır (5).

Sanat, giderilmemiş ihtiyaçları simgesel yolla giderip, ruh sağlığı ve dinginliğini korumaya yardımcı olarak tıpkı bir psikoterapi yöntemi gibi işlev görmektedir (5). Danışanlar sanatsal süreç içerisinde kendilerine yönelik algısını geliştirme imkânı bulurlar (9). Sanatsal çerçevede bir eser üretmek ve bununla ilgili paylaşımda bulunmak dahi tedavi edici olarak değerlendirilir (Sarandöl, Akkaya, Eracar & Kırlı,2013, akt. 10). Sanat ortamındaki çalışmaların somutluğu, sanat terapisine diğer terapi modellerinde olmayan bir boyut ekler. Sanat terapisinde süreç içerisinde ihtiyacına göre danışana verilenler veya saklanan, sergilenen, parçalanan ürünleri daha sonrasında gözlemleme ve onlarla diyalog kurma, ikinci bir bakışla görme ve karşılaştırma imkânı vardır (11).

Sanat terapisi renklerin, sembollerin fiziksel olarak kullanılması ve daha sonrasında bu deneyimin kelimelere dökülmesi için danışanı yüreklendirerek kendini ifade etmeyi teşvik eder (12). Birçok terapi yaklaşımının nihai hedefi bilinçdışının dışa vurulmasıdır (5). Sanat terapisi oturumlarının gerçek önemi konuşulan kelimelerin kapasitesinin ötesindedir. Bu kelimelerin değer kaybetmesinden ziyade eylem ve imgenin onurlandırılmasıdır (16). Değişim ve gelişim için otantik, endişe verici olmayan bir ifade ve yeni ihtimallere açıklık sağlayarak danışanın sağlıklı ve yaratıcı yanına seslenir (11).

Sanat malzemelerinin ve danışanların seçimlerinin çeşitliliği depresyon, öfke, kafa karışıklığı, keder, mahrumiyet gibi duygularla ilişkili anıların ifade edilmesine olanak sağlar (11). Bu bağlamda sanat terapisinin yükümlülüğü, sanatsal aktivite aracılığıyla bireylere içerisinde bulundukları durumları ve kendilerini ifade edecek alanı açmaktır. Bunu başardığında sanat terapisi, eylemsel dışavurumla bireyin içsel gücünü yükselterek yaşama farklı açılardan bakabilmelerini ve içerisinde bulundukları ruh halini olumlu yönde etkileyerek değişim göstermelerini sağlayan bir yöntemdir (13).

Sanatla terapinin temel esaslarından biri, kişinin kendisi hakkında yorumu yine kendisinin yapmasıdır (14). “Resmini yaptığınız şey dile gelse ne söylerdi?” sorusu danışanın perspektifini değiştiren bir araçtır. Bu perspektif değişiminden sonra tekrar koltuğa dönülür, danışanların o oturumda neler yaşadıkları ve bu yaşadıklarından hayatlarına katacakları keşfin ne olduğu üzerine düşünme süreci başlar (17). Rol değişimi, empatik simgelem için kıymetlidir (18). Sanatla terapi grup çalışmalarında aynı temada başka ürünlerin değerlendirilmesi de kişinin iç görüsünü güçlendirmektedir (14).

Danışanların sanat eğitimi olması aranan bir koşul değildir. Beklenen şey sanatsal estetik içerisinde güzel olarak nitelendirilecek bir eser üretmek olmadığından duyguların sanatsal materyalle aktarılması yeterli görülmektedir (4). Yaşamın kendisi belirsiz bir yarın tasavvuruna biçim verme, harekete geçme, dolayısıyla yaratım sürecidir. Eğer yaratıcı tarz yaşam yitirilirse bireyin hayatın gerçek ya da anlamlı olduğu yolundaki duygusu ortadan kalkar (Winnicot, 1971 akt. 14).

Her yaştan bireyler ile sanat terapisi çalışılabilir ve özellikle kendisini sözel olarak ifade etmede güçlük yaşayan bireylerde etkili bir yöntemdir (10). Mevlana’nın deyişiyle “Testide ne varsa dışarı o sızar.” Sızanları gözlemleme bir bakıma, insan ruhunu ve iç dünyasını sanatsal dışavurumla anlamanın yolunu oluşturur (13).  İmajinasyonu terapötik ilişkide önemli bir yere oturmaktadır (4). Kaotik ve bunaltıcı anılar, yeniden yapılandırılmayı sağlayan net sınırlar içerisinde güvenli bir alan yaratılması ve travmatik deneyimin işlenmesiyle sanatsal üründe somut bir ifade bulurlar (11). Sanat terapisi, benlik değerindeki hasarı onarabileceği gibi, terapistin uygun geri bildirimleri ile bireyin içgörü, farkındalık ve iletişim becerisinde artış sağlanabilir. Sanat etkinliklerinin oyalanma veya bir hobi aracı olarak algılanması doğru olmayacaktır; sanat terapisi terapötik bir işlev görür (4).

Sanat terapisi tamamlayıcı ve bütünleyici tıbbın bir biçimi olarak değerlendirilmektedir (Malchiodi CA, 2003 akt. 14). Sanat terapistleri sıklıkla uygulamalarını bütüncül ve eklektik yaklaşım yönelimli olmakla birlikte psikodinamik, hümanistik (geştalt, insan merkezli, fenomonolojik), psikoeğitimsel (davranışsal, bilişsel davranışsal, gelişimsel), sistemik (aile ve grup terapisi yönelimli olarak da tanımlarlar (15). Psikoterapötik yönelim sanatla terapi sürecinin çerçevesini ve ürünlere yansıyanların hangi yaklaşım içinde anlamlandırılacağının yol haritasını belirler (5).

Pratikte sanat terapisinin uygulama alanı belirli rahatsızlıklarla sınırlandırılmamıştır. Yatılı psikiyatrik rutinde ve psikosomatik kliniklerde de önemli bir yeri vardır (5). Avrahami, sanat terapisinin travma sonrası stres bozukluğu yaşayan danışanlarla çalışırken ayrışmış anılar için belirli bir tedavi sağlayarak ve danışanların eşsiz bir bütünleştirici süreci deneyimlemelerine izin vererek emsalsiz bir rol oynadığını ifade etmiştir. Sözel olarak kendini ifade edemeyen danışanlarda, otizm, mental retardasyon veya davranış bozukluğu olan çocuklarda, travma sonrası stres bozukluğu olan danışanlarda, kronik ağrı, bazı kronik nörolojik bozukluk tanısı almış hastalarda, terapi sürecinde yoğun aktarım ve karşı aktarım oluşturan kişilik bozukluklarının terapisinde başarı ile kullanılmaktadır (5).

Edith Kramer, sanat terapistini ehil bir sanatkâr olmak niteliği ile psikoterapi ve eğitim alanındaki özel becerileni birleştiren uzman diye tanımlamıştır. Judith A. Rubin, sanatı bir terapi olarak öne sürmek için klinik tedavi uzmanı olarak eğitilmiş olmayı, sanat ve terapiyi sentezlemek için sadece kurs değil aynı zamanda, danışanlara saatlerce danışmanlık yapılması ile elde edilen yoğun klinik eğitim içeren iki yıllık ön lisans çalışmasını gerekli görmektedir (Rubin 2010, akt. 3).

KAYNAKÇA
(1) Şeriati, A. (1997). Sanat. İstanbul:Şura Yayınları.
(2) American Art Therapy Association. (2019). Erişim adresi: https://arttherapy.org/about/
(3) Filiz, Ş. (2016). Sanat Terapisinin Felsefi Boyutları. Mediterranean Journal of Humanities, (5/1); 169-183.
(4) Akhan, L. U. (2012). Psikopatolojik Sanat ve Psikiyatrik Tedavide Sanatın Kullanışı. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, (2); 132-135.
(5) Demir, V. (2018). Terapötik Uygulamada Yaratıcı Süreci Kullanma: Sanat Terapisi. Üsküdar Klinik Hipnoz ve Tamamlayıcı Tıp Dergisi. 1.
(6) Sanat Psikoterapileri Derneği. (2019). Erişim adresi: http://www.sanatpsikoterapileridernegi.org/kurulu351-duyurumuz.html
(7) Altınölçek, H. (2013). Müzikle Tedavi (Müzikle İletişimin Terapide Kullanımı). İstanbul:Kitabevi Yayınları.
(8) Karahan, S. (2006). Tarihsel Süreç İçinde Türklerde Müzikle Terapi (Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul). Erişim adresi: http://acikerisim.istanbul.edu.tr/handle/123456789/26558
(9) Gattaa, M., Gallo, C., & Vianello, M. (2014). Art therapy groups for adolescents with personality disorders. The Arts in Psychotherapy, 41; 1-6.
(10) Demir, V., & Demir, A. (2018). Sanatla Terapi Programı ve Etkileşim Grubu Uygulamasının Ruhsal Belirti Düzeyleri Üzerindeki Etkisi. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 2; 97-120.
(11) Avrahami, D. (2006). Visual Art Therapy’s Unique Contribution in the Treatment of Post-Traumatic Stress Disorder. Journal of Trauma & Dissociation, 6:4; 5-38.
(12) Blomdahl, C., Gunnarsson, A., Guregård, S., & Björklund, A. (2013). A realist review of art therapy for clients with depression. The Arts in Psychotherapy, 322-330.
(13) Bostancıoğlu, B., & Kahraman, M. E. (2017). Sanat Terapisi Yönteminin ve Tekniklerinin Sağlık- İyileştirme Gücü Üzerindeki Etkisi. Beykoz Akademi Dergisi, 5(2); 150-162.
(14) Aydın, B. (2012). Tıbbi Sanat Terapisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(1), 69-83.
(15) Lith, T. (2016). Art therapy in mental health: A systematic review of approaches and pratices. The Arts in Psychotherapy, 9-22.
(16) Moon, B. (2008). Introduction to Art Therapy: Faith in the Product. Illinois: Charles C Thomas Publisher.
(17) Bihter Yasemin Adalı. (2018, 30 Mayıs). B.Yasemin Adalı ile Sanat Psikoterapisi Üzerine Bir Röportaj [Video]. Erişim adresi: https://www.youtube.com/watch?v=z0inwuN-Wfk&t=1134s
(18) Işiker, G. B., & Fırıncı, M. (2008). Terapide Psikodrama ve Resmin Kullanılmasının Savunma Tarzları ve Sosyal İlişkiler Üzerine Etkileri. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi, (23); 69-80.