Geçen sene üniversiteye hazırlık döneminde pandemi koşulları devreye girdi. Evde çalışmak zorunda kalan ve bir Z kuşağının bir üyesi olan kardeşimi takdir ettiğimi hatırlıyorum. Aferindi ona, pandemiyi bahane ederek umutsuzluğa kapılmamış ve çalışma temposunu hiç bozmadan sürece adapte olmayı başarmıştı. Gerisi, adapte olamayan yüz binlerce Z kuşağının sorunuydu. Onlar da başlarının çaresine bakacaklar ya da bedelini ödeyeceklerdi.
Öyle mi acaba? İşte tam da bu düşünce yapısının Z kuşağını anlamayı zorlaştırdığı bir tablonun sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Bu yazıyla, yukarıda bahsettiğim düşünce yapımı sorguya çeken bir denemeyle karşınızdayım. Ve Z kuşağının pandemiden nasıl etkilendiğini gerçekten anlama çabasını resmetmeye çalışacağım.
Z kuşağının adapte olmasını ne kadar beklesek de, böylesi bir sorunla baş etmeleri düşündüğümüz kadar kolay değil. Çünkü genellikle helikopter ebeveynlik tarzıyla yetiştirildiler. Kolay kolay sorumluluklarla yüzleşmediler; genelde sorunlarını onların yerine çözen ebeveynleri vardı. Çünkü bir önceki kuşağın ebeveynleri kendileri gibi zorluk çekmesinler diye, çocuklarının üzerine fazla titrediler.
Bunun sonucunda belirsizliğin hemen hiç olmadığı mutlak bir güvenle çepeçevre sarıldı Z kuşağı çocukları. Böylece pandeminin yarattığı belirsizlik Z kuşağı tarafından daha da dehşet verici olarak algılandı. Belki de daha ne zorluklarla uğraşmış önceki kuşaklar, bu yüzden Z kuşağının pandemiye karşı böylesi karamsar bir tepki vermesini anlayamıyorlardır.
Z kuşağının ekran süresini kısaltma gündemimiz de artık değişmiş durumda. Birkaç sene öncesine kadar, bu kuşağı ekrandan uzak tutmaya çalışırken, şimdi işler tersine dönmüş görünüyor. Acaba daha etkin çevrimiçi öğretim imkânları yaratabilir miyiz diye düşünmeye başladık. Fakat müfredatlarımızın yüz yüze için bile yetersiz olduğu bir öğretim anlayışını çevrimiçine adapte etmek biraz iddialı görünüyor. Zaten, eğitim imkânlarının Z kuşağını piyasaya hazırlayamadığı bir dünyada, gelecek kaygısının körüklenmesi kaçınılmaz değil mi?
Z kuşağıyla çalışan bir psikolojik danışman olarak, Z kuşağından çok büyük beklentilere girmemek gerektiğini fark ettim. Çünkü pandeminin sürüklediği belirsizlikle baş etme becerisini öğretebildiğimizi sanmıyorum. Böylesi bir kaos içerinde gösterilmesi beklenen çabaların anlamını sorgulayan bir kuşağın yaşadığı zorluğu anlamaya başladım. Onlara empati göstermezsek, sürekli boşa kürek çektiklerine dair bir inanca neden takılı kaldıklarını da fark edip gerekli desteği onlara sunamayacağız.
Yazımın başında bahsettiğim düşünce yapımın değişmesi tamamen bir faktöre bağlı: Z kuşağını anlama çabası. Onlarla ne kadar iç içeysem ve onları ne kadar iyi dinlediysem o düzeyde bakış açımın evrilmeye başladığını görüyorum. Sanırım onları yargılamadan önce pandemiyi nasıl deneyimlediklerini anlamak gibi bir görevimiz var. Pandeminin Z kuşağı üzerindeki etkisinin farkında olmak, önceki kuşaklar olarak bizim sorumluluğumuz.
Kaynaklar