Hedef belirlemekten daha zor bir şey varsa o da, hedeflerimizi istikrarlı bir şekilde eyleme dökmektir. Bazen gerçekçi hedefler koyamayız, bazen de hedeflerimizi küçük alt hedeflere bölmeyi unuturuz. Sebebi ne olursa olsun, hedefler doğrultusunda ilerlemek, sadece teknik çözümlerle yürümeyebilir. Peki hedeflerimizi eyleme dökerken hangi düşünce yapılarına ihtiyacımız var?
Başarısızlığı Normalleştirin
Elon Musk PayPal’da kazandığı serveti, roket yapımına harcamayı planlarken arkadaşları onu vazgeçirmek için çabalarlar. O da aslında müthiş bir başarı özgüveni ve hayali taşımıyordur. Arkadaşlarına, “Yani, kabul ediyorum. Muhtemelen başarısız olacağız.” der ve %10’luk bir başarı ihtimaline dayanarak karar verdiğini belirtir. Elon Musk “Bu başarılı olacak.” düşüncesiyle değil, “Bu almaya değer bir risk.” diyerek motive olur. Çünkü küçük bir ihtimal de olsa başarılı olursa SpaceX ciddi dönüşümler yaratabilir. Başarısız olduğunda bile yine de bir ilerleme kaydetmiş olacak ve başka birileri bu süreci daha ileriye taşımak için bu birikimlerden faydalanabilecektir.
Bundan hareketle hedefimiz doğrultusunda ilerlerken başarma olasılığına çok da yaslanmaya gerek olmadığını düşünebiliriz. Bu bakış hem başarısızlık durumundan korkup işe koyulmamızı engeller hem de hayal kırıklığı yaşamadan edindiğimiz deneyime odaklanabiliriz. Zaten amacınızı eyleme dökmenin önündeki en büyük engeller genelde duygusaldır.
Merak Duygunuza Yaslanın
Meraklı olmayı seçmek savunmasız olmayı göze almayı gerektirir. Çünkü merak bilinmezliğe teslim olmayı gerektirir. Sorular sormak, bilmediğimizi kabul etmek, tepki görme riskini almak ama yine de sormak ve bazen rahatımızı bozacak keşifler yapmak isteriz. Bir amaç doğrultusunda ilerlemek yeni öğrenmelerin kapısını açar. Elbette bizi ateşleyecek güç meraktır. Merak etmek, bazı bilgi, deneyim, becerilerden yoksun olduğumuzu ve belirsiz bir gelecekte nelerle karşılaşacağımızı bilmediğimizi kabul etmektir. Böylece, amaçlarımıza adım adım ilerlerken merakımızın bizi yönlendirmesine izin veririz.
Odağınızı Kuvvetlendirin
Shawn Achor gibi pozitif psikoloji uzmanlarının önerdiği üzere “20 saniye” kuralını kullanabilirsiniz. Buna göre, otomatik olarak devreye giren dikkat dağıtıcı uyarıcıları ekarte edebilirsiniz. Mesela cips veya dondurma yemeye devam etmeden ya da satın alma kararı vermeden önce 20 saniye bekleyin. Böylece o isteğinizin azaldığını ve üzerinizdeki gücü kaybettiğini fark edebilirsiniz. Dahası, amacınıza yönelik önemli bir işle uğraşırken telefonunuzu hemen ulaşamayacağınız başka bir odaya bırakabilirsiniz. Böylece sık sık e-posta ve sosyal medya kontrolü yapma fikriyle aranıza 20 saniye mesafe koymuş olursunuz. Çalıştığınız bilgisayarda dikkatinizi dağıtmasın istiyorsanız, sosyal medya hesaplarınızdan “log out (çıkış)” yapmanız etkili olabilir. Çünkü tekrar şifreyi girmek size zor gelir ve işinize kolayca dönüş sağlayabilirsiniz.