Günümüzde de pek tanınmışlığı olmayan bir psikolog olan Milton Rokeach; yaptığı sıra dışı çalışmayı “The Three Christ of Ypsalanti” ismiyle 1964 kitap olarak yayımlar. Kitabın ilk basımından 53 yıl sonra, 2017’de “Üç Mesih (3 Christs)” ismi ile film izleyicilerin beğenisine sunulur. İsa olduklarına inanan üç yatılı hastayı yan yana getirerek, sanrılarından birbirlerinin yardımı ile kurtarmayı amaçlayan bu çalışmanın konusu, popüler psikoloji meraklılarının ilgisini uyandıracak türden.Filmden önce veya sonra bu ilginç öykünün arka planını merak edenler için hazırladığım yazı işte karşınızda!
Dr.Milton Rokeach o zamanlar üniversitede, sosyal psikoloji dersleri vermektedir. Tabi o zamanlar, 1950’lerde, yüz sene önce vefat etmiş Pinel öncüllüğünde, akıl hastalarına tavır biraz daha yumuşamış, en azından boğazlarından zincirlenmekten kurtarılmışlardı. Fakat psikoterapi hala daha çok da yaygın bir tedavi anlayışı değildir. Yani çoğu doktorun bakış açısına göre delililer öyle konuşularak anlaşılacak ve tedavi edilebilecek gibi değildirler. Voltajı ve etkilenecek bölge tam kestirilemeyen elektrokonvulsif tedavisi, su ile şok, ilaç tedavisi hem ceza hem ödül olarak yoğun bir şekilde uygulanıyordur. Bizim bu hikayedeki protogonistimiz, yani Milton o sıralar okuduğu Bowlby, Freud, Jung gibi isimlerin çalışmalarından etkilenmiş olmalı ki konuşmanın, dinlemenin, öznelerin iç dünyalarını anlayarak samimi, kabullenen, güvenilir ilişkilerin kişileri iyileştirebileceğini inanmaktadır. En azından inanmak istemektedir. İnandığı şeylerin doğruluğunu kanıtlamak için, eğitimci rolünü bırakıp, Michigan Ypsalanti hastahanesinde doktor rolünde görev almaya başlamıştır.
Deneysel bir çalışma başlıyor
Hastahaneye geldiğinde bir de ne görsün kendisini İsa sanan bir adam. Bağlantılarını kullanır, hastahane yönetimini ikna eder, kendisine güzel bi asistan bulur. Asistana aynı bölgede kendisini İsa sanan başkaları var mı diye kontrol etme görevi verir. İki kişi daha bulurlar ve onlarla tanışıp, çalışmaya dahil ederler. Planı, onları birbirleriyle yüzleştirmek ve bir noktada yanıldıklarını kabul etmelerini sağlamaktır. Birbirlerini düzeltmelerini amaçlamaktadır. Her gün grup bir araya gelir. Milton kitabında, üç hastanın da kimsenin onlara inanmadığının farkında olduklarını belirtmiştir. Çalışma süresince üçü de kendisini İsa olarak görmeye ve diğer ikisini yalancılıkla suçlamaya devam etmiş. Ayrıca kalan diğer kişilerin hasta olarak ağırlandıklarının farkındalarmış.
“Gerçek ve tek doğru Tanrı benim” der Joseph. “Düz ismim Clyde. Tanrıyı beş, İsa’yı 6 yaptım, Tanrıyı ben yaptım, yetmiş yıl önce, lanet yetmiş yılı geçirdim” sözleri ile Clyde kendisini tanıtır. “Leon, beyfendi der benim kayıtlı ismim “Dr. Domino Dominorum et Rex Rexarum, Simples Christianus Pueris Mentalis Doktor.” Leon kendisini “Lordların lordu, kralların kralı, basit Hristiyan Ruh doktoru” anlamına gelen kelimeler ile tanıtır . İsa’nın yeniden vücud bulmuş hali olduğunu ve tek istediğinin kendisi olmak olduğunu söyler. Hastanede bir hasta değil. Tekrarlanan hayatının yanlış kullanımlara izin vermeyeceğini ekler.
Joseph 58 yaşındadır. Yirmi yıldır hastahanededir. İsa olduğu sanrısına girmeden önce yazardır.İngiliz olduğunu ve İngiltere’ye dönmesi gerektiğini düşünür. Clyde 70 yaşındadır, savaşa katılmıştır. Savaş öncesi hayatında demiryollarında çalışmıştır. İşinde geçirdiği ve balık tuttuğu basit günler ile ilgili anıları sık sık anımsar. Leon 38 yaşındadır. Hasta, fazla korumacı, bazen onu odaya kitleyen ve günlerce unutan bir anne tarafından büyütülmüştür. Bir gün Leon annesinin üstüne atlayıp, boğazlayarak, kendisine tapmasını emredince, elinden kurtulan anne yetkilileri aramıştır. O günden sonra o da akıl hastahanelerinde delüzyonları ile boğuşarak yaşamına devam etmiştir.
İlk buluşmalar birbirlerini yalanlayarak geçer. Leon seansın ruhsal işkence olduğunu ve Milton’un beyinlerini yıkamaya çalıştığını söyler. Milton hastaların odalarını yan yana olacak şekilde ayarlamış, kafeteryada ve çamaşır yıkama gibi işlerde birlikte olmalarını sağlamıştır. Dayandıkları İsa kimliğinden onları bu şekilde çıkmaya zorlamıştır. Fakat haftalar, hatta aylar geçmesine rağmen iyiye giden bir şey olmamıştır. Tartışmalar, suçalamalar artarak devam ediyordur. Birbirlerini delilikle suçluyorlardır. Zamanla herkes daha da yıpranıyor.
Sona doğru
Neredeyse bir sene geçer, kimse inandığı kimliği terk etmez. Milton onlarla etik açıdan hiç de doğru olmayan yeni bir şey denemeye karar verir. Leon ve Joseph ile umut oyunu oynar. Clyde, birisi ile bağ kurabilecek halde olmadığından, onu bu oyuna dahil etmez. Joseph’e hastahane müdüründen, Leon’a ise hayali eşten mektuplar yazar. Joseph’e eğer kendisini değiştirirse İngiltere’ye gidebilme, Leon’a ise sevgili eşiyle buluşma umudunu aşılar. Tabi eğer, davranış ve tutumlarında değişiklik gösterirlerse. Ne zaman Milton, mektuplarda onlar ile İsa kimliği tartışmalarına girmeye başlar, o zaman hastalar mektuplara cevap yazmayı bırakırlar.
Zaman geçtikçe Ypsalanti’nin üç mesihi, birbirleriyle yakınlaşmaya hatta dalga geçmeye başlarlar. Birbirlerini diğer hastalara karşı savunurlar. Mesihlik hakkında konuşmayı bırakırlar ve başka çılgınca şeyler hakkında sohbet etmeye başlarlar. Bence bu bir başarıdır. Yan yana durabilmeye, gülebilmeye hatta birbirlerini diğer hastalara karşı korumaya başlamışlardır. Neden okuduğum herkesin bunu başarısızlık olarak algıladığını ve yazdığını anlayamadım. Sanıyorum ki sanrılarının geçmemesinden ötürü. Çünkü Dr. Milton grup oturumları bitirmeye karar verdiğinde Joseph ve Clyde hala kendilerini İsa olarak görüyorlardı. Leon ise ismini, tahminimce doktorları Milton’dan esinlenerek “Dr Righteous Idealized Dung” olarak değiştirmiş. Yani kişisel çevirimle, “Dr. Doğru İdealleştirilmiş Gübre”. Tedavi veya iyileşme diyebilmek için hastaların hayata adapte olabilmeleri gerekir. Okuduğunuz üzere kendini İsa sananların hiç biri toplumsal hayata geri dönememiş. Ayrıca öğrenciler ve yönetim Dr. Milton’u hastaları ile bu kadar çok zaman geçirmesinden ötürü eleştirmeye başlamış, onun için endişelendiklerini dile getirmişlerdir. Milton kitabın sonraki basımına eklediği şu sözler ile kendisini eleştirmekten geri durmamıştır:
“ Ben üç İsa’nın sanrılarını iyileştirmekte başarısız olmuşken, onlar benim her şeye gücü yeten ve her şeyi bildiğini sanan halimle, onları manipüle ederek değiştirebileceğime dair sanrılarımı iyileştirmeyi başarmışlardır.”
Filmde kontrolün kaybolduğu son olayları bir kenara bırakırsak ve gerçekte yaşananları göz önüne alırsak; doktor bence bu cesur denemen, şu dünyada kötü uygulanan o kadar şeyin yanında, samimi ve öğretici nitelikte.