Koruyucu aile olmak deyince aklıma ilk gelen şey bir film oluyor: Şipşak Aile (Instant Family). Gerçek bir hikâyeden esinlendikleri bu komedi/dram filminde koruyucu aile olmanın psikolojisi ve yaşanacak potansiyel zorlukları keyifli bir şekilde anlatmışlar. Bu film üzerinden koruyucu aile olmanın nasıl bir deneyim olduğunu anlamaya çalışabiliriz.

Koruyucu Aile Olmak Kutsal Bir Görev mi?

          Şaşırtıcı olmasa gerek, koruyucu aile olma fikri filmdeki baba karakterinden değil koruyucu anne adayından çıkıyor. Elbette ilk başta baba adayımız bunu reddediyor. Koruyucu baba adayının bu fikri otomatik olarak reddetme nedeni ise koruyucu aile olmanın özel/fedakâr insanlara has olduğu inancını taşıyor olması. Hayatlarında bir gün bile gönüllü çalışmamış bir çift olduklarını düşünerek bu “kutsal göreve” layık olmadıklarını düşünüyor. Hâlbuki koruyucu aile olmak için şefkat duygusuyla aramızın iyi olmasını yeterli sayabiliriz. Hâlihazırda bunun için programlanmış bir beynimiz var zaten.

          Koruyucu aile olmak kazanabileceğimiz bir özelliktir. Filmde bunun için bir oryantasyon süreci ve sekiz haftalık eğitimin gerekliliği ortaya çıkıyor. Eğitim esnasında örnek olarak gösterdikleri bir çocuk da “korunma” hikâyesini anlatıyor. Tabi ki, koruyucu ailesine çok fazla zorluk çıkarmış olduğunu da vurgulamayı ihmal etmiyor. Zaten filmdeki eğitimciler bu konuda koruyucu aile adaylarını uyarıyorlar: “Sabrınızı test edeceklerdir.” Çünkü çocuklar zor, güvensiz ve acımasız bir dünya algısıyla bu yaşlarına kadar geldiler. Güvenlerini kazanmak kolay olmayacaktır. Sabır ve anlayış gerektiren bu süreci tatlı bir zorluk olarak göstermesi filmi etkili kılan başka bir özelliği olmuş.

Reklam

“Kozmik Bağı” İnşa Etmek

          Filmin ilerleyen aşamalarında koruyucu aile olmayı teşvik eden noktalarından birini baba adayının ağzından dinliyoruz. Çift olarak her ikisi de çocukları görür görmez “kozmik bir bağ” oluşacağı beklentisine giriyorlar. Fakat hissettikleri şey bunun tam aksi oluyor. İlk tanışma sürecinde, hiç tanımadıkları başka insanların çocuklarına bakıcılık yapmış gibi hissettiklerini belirtiyorlar. Bunu her iki çift de paylaşıyor ama başlangıçta itiraf etmekte zorlanıyorlar. Bu “kozmik bağı” zaman ve emekle inşa edebilecekleri gerçeğini filmin sonunda anlıyorlar neyse ki. Sanırım filmin temel mesajlarından biri de bu: Bağ kurmak bilinçli bir çaba ve seçimlerin sonucudur.

          Diğer koruyucu ailelerle beraber toplandıklarında her şeyin ilk başlarda harika olduğunu anlatan çiftimiz, diğer ailelere alay malzemesi oluyorlar. Çünkü ilk zamanlar bir nevi balayı gibi geçiyor belli ki. Asıl sorunlar ise filmin ilerleyen kısımlarında trajikomik bir şekilde kendini gösteriyor. Anlaşılan koruyucu aile olmayı çocukları tanıdıkça kolaylaşacak bir süreç olarak ele almalıyız. Çünkü çocuklar ilk başlarda uyumlu görünmek isteyeceklerdir. Sonuçta koruyucu ailelerini kaybetme ihtimalinden endişe duyarlar. Fakat sonrasında, çocukların daha fazla kendileri gibi oldukları ve bundan dolayı çeşitli çatışmaların yaşandığı farklı senaryolar meydana çıkabilir. Nitekim filmde de aynen böyle oluyor. Çocuklar, asıl karakterlerini gün yüzüne çıkarmaya başlıyorlar.

Gerçek Bir Aile Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

          Filmde bu aşamadaki asıl sorunları akşam yemeğinde ve alışveriş yaparken yaşanan krizlerle gösteriyorlar. Ebeveynlik yapmak kendi çocukların için bile inanılmaz zor iken, yeni evlat edindiğin ve neredeyse hiç tanımadığın çocuklar için daha da zor olmasını anlayabiliriz. Nitekim daha önce ebeveynliğe dair hiç deneyimi olmayan ve dolayısıyla çocukları yetiştirmek için nasıl bir yol izleyeceklerini bilemeyen bu çift profesyonel bir desteğe ihtiyaçları olduğu sonucuna varıyorlar.          

          Film sona bağlanırken, aralarında yaşadıkları çatışma ve krizleri çözdükçe birbirini daha iyi tanıyan bir aile kurmaya başlıyorlar. Verdikleri emeğin karşılığını almaya başlıyorlar ve aile olmanın asıl keyfi bundan sonra kendini gösteriyor. Gerçekten “aile” olduklarını fark ettikleri anda filme esin kaynağı olan ailelerden yaşadıkları sıkıntılara değdiğini öğreniyoruz. Belli ki, çocukların koruyucu ailelere ihtiyacı olduğu kadar ailelerin de korunmayı bekleyen çocuklarına ihtiyacı var.

Boğaziçi Üniversitesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunuyum (2015). Çok yönlü gelişime ve farklı disiplinlerden beslenmenin önemine inanıyorum. Danışanlarıma ve öğrencilerime destek olurken kendi hayatımda da çokça faydasını gördüğüm Mindfulness temelli yaklaşımları ve Kabul ve Karalılık Terapisi (ACT) ile çalışıyorum. Ergen veya yetişkin yaş grubundaki danışanlarımın sosyal-duygusal mesleki ve eğitsel olarak yeni beceriler kazanmasına destek oluyorum. Online psikolojik danışmanlık ve öğrenci koçluğu desteği almak için bana e-mail adresimden ulaşabilirsiniz: [email protected]