Neden sınava giriyoruz?

“Sorular vardı cevapları çok şıktı
ama giyemedim, birini bile giyemedim”


Sınav isminde bir film çekilmişti 2006’da. Üniversite sınavının adının ÖSS olduğu yıllar. Filmde gerçek hayatta olduğu gibi sınavı hayatlarının dönüm noktası olarak gören liseli gençler var. Çalışsalar da başarısız olacaklarını, ailelerini hayal kırıklığına uğratacaklarını düşünüp ÖSYM’den soruları çalmayı planlıyorlar, film böyle akıyor. Spoiler vermeyeyim 🙂 ÖSYM’den soru çalmak… Yok artık dedirtiyor bir taraftan, bir taraftan da sinemanın liseli gençlere hissettirdiği çaresizliğe benzer duyguları ne güzel ele aldığını görüyoruz. Peki gerçekten sınav karşısında çaresiz midir öğrenciler? Ya da tek çare sınav mıdır? Daha açıktan soralım soruyu: Neden sınava giriyoruz?

sınav kaygısı

Sınavlar aslında hepimizin hakkı olan eğitimden yararlanmamıza bir kriter getirmek için var ve bu kadar çok eğitim almak isteyen genç olunca bunun organizasyonu için ÖSYM gibi kuruma, tüm ülkede aynı anda aynı saatte yapılan “merkezileştirilmiş” sınavlara ihtiyaç oluyor. Özünde sınav, hepimizin hakkı olan eğitimi almasının kaosa dönüşmemesi için kurulan bir geçiş sistemi. Bu kadar rekabet odaklı olmasını, bireysel farklılıklarımızı hesaba katmamasını, toplumda kabul gören tıp, hukuk, mühendislik, eğitimcilik gibi programlara yönelik hazırlanmasını eleştirebiliriz. Ve çok haklı da oluruz eleştirilerimizde ancak şunu kabul etmek gerekir ki bizim eleştirilerimizle bugünden yarına değiştirilecek bir olgu değil ülkemizdeki sınav sistemi.

Genelde sınava hazırlanan öğrencilere verilen seminerlerde yapılan bir uygulama vardır. Öğrencilerden gözlerini kapatmaları, sınav anına odaklanmaları, iyi geçtiğini hayal etmeleri ve sonrasında yaşadıkları hayatı düşünmeleri istenir. Çünkü pek çok öğrenci, hazırlık dönemindeyken sınavdan sonra ne olacağı konusunu düşünecek yer açamaz zihninde. Yetiştirilmesi gereken konular, yükseltilecek netler, arkadaşlarla geçirilecek zaman, netflixe yeni düşen filmler derken tam o yılın problemleri zihinde çok fazla yer kaplar ve sınavın anlamı çoğalır genişler. Tekrar burada düşünmen için alan açmış olmayı umuyorum aslında. Sınav tek başına bir anlam ifade etmiyor. Sonrasına koyduğun hayat hedefin için bir gidiş yolu.

Kendin için mi çalışıyorsun, başkaları için mi?

Bazen sınav sisteminden yakınacaksın, bazen anlayamadığın konulardan, bazen ailenle anlaşamadığın yerler olacak, arkadaşlarınla yaşadıkların… Hal böyle olunca sınava çalışmaya başladığın ilk andan son ana kadar bütün bu dönemi sırtlayacak bir hedef/ideal, yani içsel bir motivasyon gerekiyor.

Ya sınavı kazanamazsam?

Ne kadar dilimize yerleşmiş olsa da biz aslında sınavı kazanmayız, yapılan sınavlarla bir diğer aşamaya, örneğin liseye, üniversiteye yerleşmek için bir araç elde etmiş oluruz. Kazanmayı belki “üniversite okumayı” kazanmak diye kullansak daha doğru olur hatta. Her deneyime bir kazanım olarak bakmadığımız için bazıları için yerleştikleri üniversite kötüdür ve karşılığı olarak kaybetme hissi yaşarlar. Bu da sınava hazırlanmakta olan, hayalindeki bölüme yerleşemediği için tekrar hazırlanan herkes için bir stres faktörüdür. Kaybetmek yaşamak istediğimiz hoş deneyimlerden değil sonuçta.

sınava hazırlık

Bu kaybetme düşüncesinin arkasında hayatın gidişatına dair şöyle bir düşünce yapısı olabilir:

  • Sınavdan yüksek almak —- en iyi üniversitelerden birine yerleşmek —- topluma faydalı iş yapmak/ çok para kazanmak/ entelektüel olmak

Bilmeni isterim ki hayatın bu kadar belirli bir matematiği yok. En iyi üniversitelerden birine yerleşmek sana iyi bir eğitim almayı sağlayabilir ama çok para kazanmak için hala yapılacaklar vardır. Sınava çalışmak o yoldaki seçeneklerden birini güvence altına almak anlamında değer kazanabilir.

Ancak istediği kadar iyi bir üniversiteye giremeyen biri için topluma faydalı bir iş kurma fırsatı kaçmış değildir. Bu belki de o hedefi için çalışmasına yeni şeyler eklemesini gerektirecektir. Ama o fırsatı sonsuza kadar kaçırdı diyemeyiz.

Evet, sınav hayatındaki dönüm noktalarından biri olacak. Eğitim alacağı kurumu belirlemesi itibariyle, senin gibi pek çok öğrenci için belki 14 belki 18 yaşının en önemli meselesi. Ama bazen hayat hikayemize daha uzak bir yerden baktığımızda hayatımızın iyi ya da kötü olmasını belirleyecek tek etken olmadığını görebiliriz. Bu sınava önem vermeyelim demek değil. Hayattaki hedeflerimizi hatırlayıp önümüzdeki sınavlara önem verelim ki bizi harekete geçirecek bir yakıtımız olsun.

Bazen bu yakıtın sınavı kaybetme(!) korkusuna dönüştüğü, işe yaramaktan çok zarar verdiği zamanlar olabilir. Seminerlerde, youtube videolarında, arkadaşlar arasında adı geçiyordur: Sınav Kaygısı! Sınava yönelik hissettiğin stres, korkutucu değil aslında hayatımızda, esasında başarıyı getiren en önemli faktörlerden biri. Çünkü bizi önümüzde faydamıza olacak bir durum olduğu yönünde uyarır ve eylemsizce yarının gelmesini beklemek yerine harekete geçmemizi sağlar. Ancak bu zamanla stresten kaygıya doğru evrilirse, kontrol edemediğin hale gelirse yapıcı etkisini yitirir. Ancak sınava ölüm kalım meselesi gibi bakılması vücudumuzun kaygı merkezine yanlış bir mesaj gönderilmesine sebep olabilirsin ve sonuç olarak bu kadar yoğun bir kaygının altında çalışamaz, bilgilerini sınavda kullanamaz, zamanını yönetemez, geleceği için hayal kuramaz hale gelebiliriz.

Sınava Verdiğin Emek ve Alacağın Keyif

Böyle zamanlarda destek almak, farklı açılardan bakmak o hedef için başarısız olduğunda alternatifler bulabileceğini de görmeni sağlayabilir ve bu da zihninin arkada taraflarındaki “eyvah” sesini daha yapıcı, daha kendine yardımcı bir sese dönüştürebilir.

Sınav sonuçlarımız kim olduğumuz ve neler başarabileceğimizden daha büyük gerçekler değil. Yollardan sadece biri. Sınava çalışmaya başladığınız andan itibaren kendinize karşı gerçekçi olmak, kendi röntgenini çekmek, neyi yapıp neyi yapamadığın noktasında kendine dürüst olmak hedefe doğru yol haritasını çıkartırken işini kolaylaştırabilir. Ve tam bu dönemde yapabileceğin en iyi şey: kendin için emek vermek ve bu emeğin keyfini çıkarmak. Hedeflerine bir araç olarak sınava çalışmaya emek vermek, hayatta kaplamak istediğin o yer için istediğin bölümde istediğin eğitimi almayı istemek ve sınava hazırlık olarak o hedefi yakıt olarak kullanmaya emek vermek, kaygılandığında başka yollar da olabileceğini, yolun sonu olmadığını hatırlamak için emek vermek.

Sınava hazırlanırken bazen yorulman, her şeyin anlamsız gelmesi, yapamayacakmışsın gibi hissetmen çok normal. Hayatının bir evresinden diğerine geçmek üzeresin, böyle yorgunlukları dinlenmek için, ne için emek verdiğini hatırlamak için bir işaret olarak görebilirsin.

Yine de böyle yorgunluk dönemlerinden, kaygını kontrol edemediğin ve yönetemediğin zamanlar yaşıyorsan, hayallerine giden geçiş döneminin daha sakin olması için çekinmeden bir uzman yardımı almanı tavsiye ederim.

“sanma ki şu son 3 saatte hiç kimse ya da birisiyim”

Kader Demirok
Marmara Üniversitesi'nden mezun bir psikolojik danışmanım. Çocuklar ayrı bir yerde olmak üzere insanın gelişimi üzerine okumayı ve yazmayı, yaratıcılık ve sanatın psikolojisini irdelemeyi, insanın iyileşme potansiyelini keşfetmeyi her defasında yeniden seviyorum.