Pek çoğumuz çocukken anne veya babamızdan “Bu çocuk sana çekmiş, huyunuz birebir aynı!” gibi eleştirel ifadeler duymuşuzdur. İlk ve en çok model aldığımız insanların ebeveynlerimiz olduğu düşünülecek olursa bu sözlerin iyisiyle ve kötüsüyle gerçeği yansıtması kaçınılmaz. Ancak belli bir yaşa geldiğimizde de onların bize uyguladığı ebeveynlik tarzını da eleştirmeye devam ederiz. Onlar gibi olmayacağımızı ve çocuklarımıza daha fazla anlayış göstereceğimizi iddia etmeye başlarız. Tabi ki ebeveynlerimizden şu lafı sıklıkla duyarız: “Anne (ya da baba) olunca anlarsın!” Peki gerçekten de öyle mi? Pek çok huy ve karakter özelliğini onlardan edindiğimize göre, ebeveynliğimiz de farkında olmadan onlarınkine mi benziyor? Kendi ebeveynlik tarzımızı oluşturmak için neler yapabiliriz?

Neden Ebevenlerimize Benzeriz?

         Şempanzelerle insanların taş-kağıt-makas oyunundaki performanslarını kıyasladıkları bir araştırma yapılıyor. Buna göre, taş-kağıt-makas oyununda insanların şempanzelere göre çok daha fazla berabere kaldıkları ortaya çıkıyor. Bunun nedeni ise insanların oynadıkları sırada biri diğerinden çok az geciktiğinde bilinçsiz, kendiliğinden ve otomatik olarak taklit etmeye eğilimli olması. Yani, biri taş yaparken diğeri gecikmeli olarak ve bilinçsizce elini taş yapıyor. Bu taklit güdüsü sıkça berabere kalmalarına neden oluyor. Şempanzelerde ise böyle bir sorun yok.

         Evrimsel olarak insanlığı bu bilişsel seviyeye getiren taklit becerisi ironik bir şekilde işlevsel olmayan benzerlikleri de sürdürmemize neden oluyor. Anne babamız gibi çocuklarına bağıran biri olmak istemesek de bu küçük yaşlarda bilinçaltımızın derinlerinde işlenmiş bir hafızanın ebeveynlik yansımalarını çocuklarımıza da yöneltiyoruz.

         Ebeveynlik tarzımız bilinçaltımızdaki hazır bilgilerle şekilleniyor. Çünkü insan beyni daha az enerji harcamaya programlıdır. Anne babamızdan öğrendiğimiz ebeveynlik tarzı, çocukluğumuza benzer anlarda da tekrarlanıyor. Çünkü ebeveynlik yaparken elimizde olan tek bilgi bu. Gücünü küçüklükten gelen ve dolayısıyla çağdışı bir alışkanlıktan alır. Zamanımızın büyük kısmını alışkanlıklar, otomatik tepkiler ve rutin bilgilerle yaşarız. Elbette buna ebeveynlik yaptığımız anlar da dahil. Zihnimize farkındalıkla yaklaşmadığımız sürece anne babamızı haklı çıkaracak ebevenlik modelini uygulamaya devam ederiz.

Kendi Ebevenlik Tarzınızı Nasıl Oluşturabilirsiniz?

Duygulara Merak ve Bilmezlikle Yaklaşın

         Zorlama sahte bir duygu gösterisiyle bir yetişkini kandırmak bir bebeği kandırmaktan daha kolaydır. Çünkü bebekler duyguyu okumaya yetişkinlerden daha muhtaçlar. Evrimsel süreçte hayatta kalmalarını sağlayan temel faktör bu. Ancak yetişkinler olarak bir süreden sonra duygu okuma ihtiyacını daha otomatik süreçlere bağlıyoruz. Bu noktada bebekler gibi her daim bir ihtiyaç halinde olduğumuzu ve ötekinin duygularına farkındalıkla yaklaşmayı tekrar hatırlayabiliriz. Çocuğunuza belki de anne babanız gibi “Bunda üzülecek bir şey yok!” demeden önce o duyguyu merakla anlamaya çalışın. “… olduğu için üzgün mü hissediyorsun? Gel bu duyguyla ne yapabileceğimizi düşünelim ve beraber çözelim.”

Kendi Duygularınızı Fark Edin ve Onaylayın.

         Çocuğunuz kaygılandığında zorlayıcı duygularınız tetiklenebilir. “Acaba bana saygı duymuyor mu, sözlerimi neden dinlemiyor, yetersiz miyim?” gibi soru ve yargılar zihninizden taşmaya başlar. Bu da bazen sert tepkiler vermenize ve herkesin üzülmesine neden olur. Çocuğunuzun duygusunu düzenlemek için kendi duygularınızla kabullenici bir tutuma girmeniz şarttır. Böylece, çocuğunuzun kaygı uyandıran tetikleyici tavırlarına karşı duygusal farkındalık sayesinde sağlam kalabilmeniz, çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini sağlar. Bunun için, o an hissettiğiniz duygu ve düşünceleri fark edin: “Bu hissettiğim şey kaygı, yetersiz bir anne (baba) olduğuma dair bir düşüncem var.” Bu his ve düşüncelerle kalın ve onların gelip geçici olduğunu kabul edin. Bu sayede o tetiklenen duygu ve düşücelerinize uymadan, kendi değerlerinizle paralel bir ebeveyn olabilirsiniz.

Otomatik “Hayır!”larınızı Fark Edin.

         Ebeveynler olarak çocuklarınızın isteklerine; daha cümleyi tam kurmadan, hatta bazen olabilecek bir şeye bile otomatik olarak “Hayır!” dediğiniz oldu mu? Bu ve benzeri otomatik kelimelerinizi yakalayın ve dönüştürün. Çünkü özellikle bilinçsiz ve sıkça kullanılan hayır kelimesinin tahrip edici yaraları olabilir. Çünkü bu reddedici ifadeler çocuğunuzu ironik bir şekilde daha kaygılı ve talepkâr birine dönüştürebilir. Mesela parka gitmek isteyen çocuğunuza uygun zaman olmadığı için “Hayır, evde kalıcaz.” demek yerine “Evet, yarın akşam yemekten sonra parka gidebiliriz.” diyebilirsiniz. Ayrıca, bilinçli bir şekilde kullandığınız “hayır”ların arkasına makul açıklamalar ekleyin. Elbette çocuğunuzla bu açıklamayı tartışmanıza gerek yok. Kendi içinizde hayır cevabının rasyonel bir gerekçeye dayanması yeterli.

Kaynakça

  • Dispenza, Joe (2020). Doğaüstü Olmak: Sıradan İnsanların Olağanüstü
  • Henrich, Joseph (2015). The Secret of Our Success: How Culture Driving Human Evolution, Domesticating our Species, and Making Us Smarter.
  • Mate, Gabor (2022). Dağınık Zihinler.
  • Siegel, Daniel J. & Bryson, Tina P. (2018). Dramsız Disiplin: Kaosu Yatıştırmak ve Çocuğunuzun Gelişsen Beynini Güçlendirmek için Bütün Beyin Yaklaşımı.