Spor yapmak, fiziksel dayanıklılık, güç ve çeviklikle beraber psikolojik olarak sağlam olmayı da gerektirir. Bedenimizin sınırlarını zorlarken yaptığımız aynı zamanda duygusal ve fizyolojik farkındalığa da ihtiyacımız var. Spor psikolojisi alt dalı tamamen sporun bu yönünü inceler ve gerçekten de ilginç araştırmalarla hayatımıza önemli dersler katabilir. Bu yazıda, sizin de spora farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak üç farklı çalışmayı paylaşacağım. Her biri sadece sporla değil iş hayatındaki stratejilerimiz konusunda da dersler taşıyor.
Yıldız Oyuncuyu Kaybetmenin Kazanımları
Araştırmacılar yaptıkları bir çalışmada, 28000 NBA basketbol oyununu inceleyerek, sakatlanan yıldızların eksikliğinin takımları nasıl etkilendiğini anlamak istiyorlar. Beklenen üzere, yıldızlardan mahrum kalan takımların başlarda performansı düşüyor. Fakat yıldız oyuncu sahalara dönünce takımların daha öncesinden bile iyi performans göstermeye başladıkları tespit ediliyor. Peki neden? Bir yıldızı sakatlık yüzünden kaybetmek, takımların en nihayetinde daha iyi hale gelmesini nasıl sağlıyor olabilir? Oyuncular sahaya çıkıp yıldız oyuncunun eksikliğini gözeterek alternatif yol ve taktikler geliştiriyorlar. Rolleri baştan oluşturuyor, kenardaki bazı oyuncuların daha öne çıkmalarını sağlıyor ve az kaynakla daha iyi bir performans sergiliyorlar. Yıldız oyuncunun dönüşü bu etkiyi daha da artırıyor. Takımların bir yıldıza bel bağlamadan ayakta durma becerileri güçlenirken, yıldız oyuncunun dönüşü performansı zirveye taşıyor.
Bazen Bulunduğun Yer En Doğrusu Olabilir
Yapılan bir çalışmada, penaltı atışlarında kalecilerin perspektifinden hangi yöne sıçradıkları analiz ediliyor. Toplam 311 penaltı atışını incelediklerinde, araştırmacılar dengeli bir dağılım görüyorlar. Yani, atışların üçte bir sola, sağa ve ortaya atılıyor. Ancak, kalecilerin % 94 oranında sağa veya sola atlamayı tercih ettikleri görülüyor. Halbuki, kale ortasında sabit kalmak penaltı kurtarma ihtimallerini matematiksel olarak artıracakken bunu pek fazla tercih etmiyorlar. Kalecilerin nadiren de olsa sabit durdukları zaman penaltıların % 60’ını kurtardıkları tespit ediliyor. Bu oran sağa veya sola zıpladıklarında kurtardıklarında çok daha yüksek. Kalecilerin bu irrasyonel tercihi yapması anlaşılır bir şey elbette. Çünkü seyircilerin etkisi altında, çaba harcıyor görünmek için kendilerini sağa veya sola atlamaya mecbur hissediyor olabilirler.
Hayali Egzersiz Yapmanın Gücü
Araştırmacılar, daha önce hiç piyano çalmamış iki grup katılımcıdan birine pratik piyano eğitimi bağlamında pratik yaptırıyorlar. Diğer grup ise aynı sürey pratik yaptığını hayalinde canlanrırak geçiriyor. Yani, parmaklarını piyanonun tuşlarına hiç değdirmiyorlar. Buna rağmen, yapılan ölçümde her iki grup da aynı düzeylerde piyano çalma becerisi geliştirmeyi başarıyor. Benzer bir araştırmada, bir haftalık çalışmanın sonunda kaslarını çalıştırdıklarını yalnızca hayal eden bir grup katılımcının kaslarında %13,5 esneme olduğu keşfediliyor. Yine başka bir araştırmada, basketbol oyuncularını iki gruba ayırıyorlar. İlk grup fiziksel olarak basket atış çalışması yapıyor. Diğer grup ise aynı pratiği sadece zihninden (hayali olarak) gerçekleştiriyor. İki haftalık çalışmanın ardından, her iki gruptaki orta ve üst seviye oyuncuların neredeyse aynı düzeyde gelişim kaydettikleri ölçülüyor.
Kaynakça
- Dispenza, Joe (2020). Doğaüstü Olmak: Sıradan İnsanların Olağanüstü Değişimleri.
- Grant, Adam (2023). Hidden Potential: The Science of Achieving Great Things.
- Montier, James (2010). The Little Book of Behavioral Investing: How Not to Be Your Own Worst Enemy.