Yaşam denilen muammayı bazen çözülmesi gerken bir problem olarak görürüz. Aslında ünlü filozof Kierkegaard’ın dediği gibi “Yaşam deneyimlenmesi gereken bir gerçekliktir.” Belki de paralel olarak milyonlarca alternatifi olan bir gerçeklikten bahsedebiliriz hatta. Onunla dans etmeyi öğrenmek ondan alabileceğimizin en fazlasını almanın tek yolu gibi görünüyor. Peki bunu başarmak için neler yapabiliriz? İşte yaşamla dans etmenize yardımcı olacak becerilerden bir derleme.
Minnettarlığı Benimseyin
Nasreddin Hoca’nın çok güzel bahçeli bir evi varmış. Ama yine de oturdukça sıkılmış evinden ve emlakçıyla anlaşıp satılığa çıkarmış. Sonrasında satılık ilanını okumuş ve ilanda yazılanlardan çok etkilenerek satmaktan vazgeçmiş. Bu evde mutlu olabileceğini ve elindekine minnettar olması gerektiğini dışarıdan bakınca tekrardan fark etmiş. Minnettarlık sahip olduklarımızı hatırlamakla hissedilir.
Evrenin %99.999’u boşluktan oluşur. Buna yıldızlar arası boşluk diyoruz. Yaşadığımız her anla bir çok farklı ve heyecan verici deneyimi tadıyoruz. Ama sıklıkla yaşadığımız anı yaşamak istemediğimizi söyleriz. Elbette bunu istemiyoruz ama mesele bu değil. İçinde bulunduğumuz anı zihnimizde inşa ettiğimiz önceliklerle kıyaslamaktansa, neden hiçlikle kıyaslamıyoruz? Çünkü biliyoruz ki, evrenin %99.999’u hiçlikten oluşuyor.
Anı Yaşayın
Üç yaşlı adam bir parkta oturuyorlarmış. Ölümü tartışmaya başlamışlar. Biri konuşmaya başlamış: “Ben öldüğümde Abraham Lincoln ile gömülmek isterdim, büyük bir gurur olurdu benim için.” Diğeri “Ben Einstein ile gömülmeyi isterdim. Dünyanın en zeki bilim adamlarından biriydi o çünkü.” der. En sonuncu ve en yaşlı olanına bakmışlar ne diyecek diye. O da demiş ki “Ben Sophia Loren’le gömülmek isterim.” Diğer ikisi sinirlenip tepki vermişler: “Ama o hala hayatta.” Yaşlı adam cevaben: “Eee, ben de hayattayım!”
Geçmiş ve geleceğin kaygı ve pişmanlıklarıyla düşüncerimizde boğuluruz bazen. Ancak hala şu anda yapabileceklerimize odaklanmak için zihnimizdeki zorlayıcı duygu ve düşünceleri arkada çalan bir radyo olarak görebiliriz.
Heyevan Verici Deneyimlere Atlayın
Araştırmacılar iki grup çiftle beraber on haftalık bir deney uyguluyorlar. Buna göre bu süreçte ilk gruptaki çiftler “keyifli” etkinlikler yaparken, diğer gruptaki çiftler ise “heyecan verici” etkinlikler yapıyor. Kazanan elbette heyecan oluyor. Dans etmek, kayak yapmak veya konsere gitmek gibi heyecanlı aktiviteler yapan çiftlerin sinemaya giden veya akşam yemeğine çıkan çiftlere göre evliliklerinde daha tatmin edici bir gelişme yaşadıkları tespit ediliyor. Yaptığımız aktiviteyle beraber ne kadar heyecanlı hissedersek yanı başımızdaki insana olan bağlılığımız o kadar artıyor. Çünkü beynimiz bu heyecanı istemsiz bir bir şekilde o insanla beraber olmaya da yoruyor.
İyi hissettiren deneyimler ve kişiler duygusal bir potada eriyor ve aramızdaki bağ yoğunlaşıyor. Ayrıca heyecanlı etkinlikler birbirimize olan tutkumuzu da artırıyor. Araştırmaya göre, heyecanlı etkinlik sonrasında sex yapma ihtimalini rutin etkinliklere göre %12 artırıyor. Dahası aşkınızı canlandırmak için aşık olduğunuz ilk zamanlara gidip yaptığınız etkinlikleri tekrardan hayat geçirmek olabilir.
Mizahla Hayatı Tiye Alın
Amerikalı film müziği bestecisi Joel Goodman, “Gülmeden geçirdiğin yedi gün bir hafta eder.” diyerek mizahsız geçen zamanımızın bizi hayattan kopardığına vurgu yapar. Ayrıca mizah hatalarımıza psikolojik olarak mesafe almamıza yardım eder. Kendi kendimizle alay etmenin hayatı o kadar da ciddiye almamanın verdiği hafifletici bir güç var. Acı bir olay yaşarız ve bir süre sonra aynı olayda kendimizle dalga geçebilecek bir mesafe yaratırız. Başta utanç ve acı hşissettiğimiz hatalırız zamanla fıkra gibi anı malkzemesine dönüşebilir. Carol Burnett’in de dediği gibi “Komedi, trajedi artı zamandır.”
Bakış Açınızı Değiştirin
Yazar Joe Dispenza kendisine gelip yardım isteyen bir adamdan bahseder. O da, kendisine kaygıyla gelen bu kişiye farklı bir bakış açısı sunar. “Ne güzel! Baksana yeni bir kader tasarlamak için eline ne kadar çok enerji geçmiş.” diyerek enerjini bağlayan şeylerden kurtulmayı yeni bağlanmalar yaratmak için bir fırsat olarak görebileceğini hatırlatır. Meditasyon sürecine başlayan bir adam üniversitedeki görevinden kovulur ve Joe Dispenza’yı arayarak “Bu meditasyon sürecinin işe yaraması gerekmiyor muydu? Daha kötüye gidiyor sanki.” diye sorar. Joe ise adama “Şimdiki anı yakalamak ve oradan bir şeyler yaratmak dururken, bu hayatta kalma endişeni geçmişte yaşadığın için muhafaza etmiyor muydun?” diye yanıt verir. Adam gerçekten de iki hafta sonra birine aşık olup evlenir. Sonrasında da daha iyi bir üniversitede daha iyi bir konumda göreve başlar.
Kaynakça
- Acosta, Judith & Prager J. Simon (2002). The Worst is Over: What to Say When Every Moment Counts.
- Barker, Eric (2022). Plays Well With Others: The Surprising Science Behind Why Everything You Know About The Relationships (Mostly) Wrong.
- Dispenza, Joe (2020). Doğaüstü Olmak: Sıradan İnsanların Olağanüstü Değişimleri.
- Osho (2012). Boş Kayık.
- Simler, K. & Hanson, R. (2021). Beyindeki Fil: Gündelik Hayattaki Gizli Güdüler.
- Singer, Michael A. (2022). Living Untethered: Beyond the Human Predicament.