Anı yaşamak klişesi klişesi. Elimden geldiğince artık herkesin ezberlediği şekilde bakmamaya çalıştım ama elimde olmayan sebeplerle hala hayatımda sık sık hataya düştüğüm bir alan olduğu için yazma ihtiyacı hissettim. Genellemeler ve geniş zamanla konuşsam da öznesi benim, belki sizin için de geçerlidir.

“İnsanın yaşayabileceği tek zaman içinde bulunduğu zamandır.” Ben bunu doğru bulmuyorum. İnsan geçmişte, gelecekte ve anda yaşayabilir. Şunun farkında olmak önemlidir şimdiki zamanı ve geleceği sadece içinde bulunduğumuz zaman içerisinde değiştirebiliriz ama buraya şunu eklemek istiyorum, geçmişi de şimdiki zamanı kullanarak değiştirebiliriz.

Geçmiş.

Bazen kişide kendisinin hiç yaşamadığı dönemlere olan aşkını görürüz. Çoğunlukla tarihi karakterler üzerinden bu zamanı tanımlama ihtiyacı duyan insanlar. Bu hasreti zamanından memnun olmayan, bunu düzelmesi için artık hiçbir ümidi kalmamış ve olası düzelme sürecinde kendisinin verebileceği bir emeği olmadığını, başkasının düzeltmesi ve kendisinin de o istediği süreçte yaşaması gerektiğine inananlar olarak özetleyebiliriz. Burada farkdilmesi gereken nokta, bahsedilen dönemde de aynı düşüncelere sahip olacak olması diğer bir tabirle benzer yanlışların olduğu ama bunların tarihe geçmediği veya buna kendi filtre balonundan kaynaklı kör olunduğu gerçeğini hatırla(t)mak gerekir.

Reklam

Geçmiş konusunda akılda tutulması gereken diğer bir konu ise geçmişe duyulan hasret seviyesine göre geçmişte yaşamaya ayırdığı zaman ve bunun artık kişinin hayal dünyasında yaşamasına sebep olma ihtimalinin hayli yüksek olması. Geçmişten bahsetmek (kendimize veya başkasına) şu andan ve veya gelecekten ümidimizi kesmemize ve bunun sonucu olarak da eylemsizliğe sürükler mi? Yani güzelleştirebileceklerimize ket vurur mu?  Savrulmanın bir tarafı.

Kariyer yolculuğu tanımlamakta ve açıklamakta sıkça kullanılan yol metaforunu aşağı yukarı hepimiz biliriz. Bu analojiye kariyer konusunda ve geçmiş, şu an, gelecek olmak üzere üç zaman diliminde de başvuracağız. Bu yüzden paragrafı bitirdikten sonra bunun üzerine biraz düşünmenizi rica ediyorum. Bu analoji içerisinde oldukça kullanılan bir terim olan “dikiz aynası” hatası da geçmişin gereğinden fazla kontrol edilmesinin yanlışlığını rahatlıkla açıklayabiliriz. Bir araba sürdüğünüzü düşünün, dikiz aynasına ne sıklıkla ve ne kadar süre ile bakmanız gerekir? Ne kadarı normaldir, ne kadar süreden sonrası artık fazla olarak kabul edilebilir?

Şimdi.

Yazının başında bahsettiğim geçmişin dahi değiştirebileceği konusu. Bu nasıl mümkün olabilir? Bunun cevabına ulaşmak için önce kendimize şu soruyu soralım: “Geçmiş nedir?”. Geçmiş hafızalarda var olan şimdiki algılardan başka bir şey değildir. Geçmişte başarısızlık olarak gördüğümüz bir şey, şimdiki işimizde bize yardımcı olursa bu hala bir başarısızlık mıdır? Ya da yeterince akıllı hamleler yapmadığımıza inandığımız dönemlerimiz için bizimki kadar bile akıllı hamleler yapmamış birisini gördüğümüzde? Peki ya başarılarımız? Övündüğümüz işler? Çevrenizdeki insanları değiştirsek ve Elon Musk, Mark Zuckerberg, Warren Buffet veya Jeff Bezos gibi insanları koysak? Evet, bunlar fazla oldu ama sizi gerçek anlamda başarılı hissettirecek insanlara kadar bu kişilerden kaç insan geri gelmemiz gerekiyor? Geçmiş sadece algılarımızdan ibaret bir düşünce silsilesidir, fazlası değil.

İçinde bulunduğumuz anı incelemek için de yol metaforuna dönecek olursak, diğer bir hata da yan aynalardır. Yan aynaları gereğinden fazla kontrol etme hatası. Kendimizi sürekli akranlarımızla (yaş, maddi durum, kariyer veya sosyal statü denklerimizden bahsediyorum) kıyaslamayı abartmak gibi bir hataya düşülebiliyor. Yol metaforu genelde kariyer için kullanılır ama farklı bir şekilde de bakılabilir. Evlilik, evlenme zamanı üzerinden bakalım. Evlenmek için yan aynaları gereğinden fazla kontrol ettiğimizde, bir gelin arabası gördüğümüzde alevlenecek olan olan geç kalmışlık duygusu. Bu durum evlenmek istediğimiz kişi hakkında daha hızlı karar almamıza sebep olabilir mi? Sonrasında mutsuz bir evliliğe? Evlilik konusunda sonuçlar daha 1 ve 0 olarak değerlendirilebileceğinden (ki doğru değil bu) kabul etmek kolay olabilir ama bu yanlışın özellikle bu kadar insanı tanıyabildiğimiz ve yaptıklarından haberdar olabildiğimiz bir dönemde pek çok şeyde karşımıza çıktığını görebiliriz. Çoğunun da evlilik gibi net sonuçları olmadığını unutmamak gerekir. Son olarak yanımızdaki arabayı süren kişi ya hiç evlenmeyi düşünmüyorsa? O kadar geç kalmak istemezsiniz sanırım. Bu hataya düşebilme ihtimalimiz olan alanları yukarıda akran olarak belirttiğim durumların değişkenlerini düşünebilirsiniz.

Gelecek.

Savrulmanın diğer ucu. Gelecekte yaşamak. Söylemesi bile güzel geliyor. İçinde bulunduğumuz zamanda meydana getirdiğimiz faydanın yeterli olduğuna inanmıyorsak geçmiş ve gelecek zihnimizde oluşabilecek boşlukları doldurmak için tetikteler. İnsan zihni boş kalmayı sevmez(beynimizi tanıyalım) ve bunun olmaması için elinden geleni yapar. Şimdiki zamanda tutunabileceği meşguliyeti vermiyorsanız sola (geçmiş) veya sağa (geleceğe) doğru hamle yapacaktır. Enerji kaybına sebep olan bu durum zaman ilerledikçe  birikimli bir şekilde büyüyerek sizden sizi çalmaya devam edecektir. Bunu engellemenin en kolay yolu (geçmiş için de geçerli) sizden çalınan bu enerjinin çetelesini tutmaktır. Gün içerisinde kaç kere geçmiş veya gelecek hülyasına kapıldığınızı sayıp kaybolan enerjinizi düşünürseniz grafik üzerinde günden güne düşüşe geçtiğini göreceksiniz.

Yine bir araba sürdüğünüzü düşünün. Aklınız önünüzdeki görülebilen yolu değil de döneceğiniz 4. virajda. Bu kadarı yeterli diye düşünüyorum.

“Yaşam üç gündür dün geçti,  yarın gelmedi, ömür bir gündür o da bugündür” gibi bir aforizmadan ziyade dün geçti ama etkisi bizde saklı, yarını da bir yandan unutmamalı ama bunların ikisini ve kendisi şekillendirenin de şu an olduğunu bilmeli. Cem Yılmaz’dan alıntı yapacka olursak: “little little into the middle”. Dayanamadım yine aforizmayla bitireceğim: “Azı karar, çoğu zarar.”

Yeditepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum. Sosyal Psikoloji, Nöropsikoloji ve gelişim bozuklukları üzerine yazıp okumak asıl ilgi alanlarım olsa da bir dünya canlısı olarak bunların dışında da ilgilendiğim şeyler var.