Bilim insanlarına göre şefkat, ötekinin çektiği acıya duyarlı olarak ıstırabını hafifletme arzusudur. Bu noktada şefkat, empatinin de ötesinde bir duygusal reaksiyon içerir. Şefkat karşıdakinin acısını anlamanın da ötesinde onu dindirmek adına bir çaba meydana getirir. Dahası acıya neden olan durum ve insanlara öfkeli olmak gibi duyguları beraberinde hissederiz. Ancak şefkat karşıdakine acımak ve kendi içindeki huzursuzluğu dindirmek için geçici çözümlerle kendini avutmak değildir. Yani dilenciye para vermek şefkat göstergesi olamaz. Dilencinin sorunlarını dinleyerek sürdürülebilir bir çözüm için uğraşmaktır şefkat.

Hikayelere Tanık Olmak Şefkat Uyandırır        

         Hikayeleri bir bütün olarak görmek bizde şefkat uyandırır. Bu  da bizi gerçek bir eylem doğrultusunda herekete geçirir. Nöroekonomist Paul Zak, hikayelerin oksitosin salgılama durumunu nasıl etkilediğini göstermek için bir deney tasarlar. Oksitosin birbirimize şefkat, sevgi, güven ve yakınlık hissettiğimiz anlarda aramızdaki bağı kuvvetlendiren bir hormon.

         Araştırmacımız öğrencilerden oluşan katılımcıları iki gruba ayırır. Gruplardan biri, çocuğu kansere yakalanmış bir babanın çocuğuna bağlanırken yaşadığı ikilemi anlatan bir videoyu izler. Bu videoda yakın zamanda ölmek üzere olan çocuğuna bağlanmakta ve beraber geçirdikleri son zamanların tadını çıkartmakta güçlük hisseden bir babanın hikayesine odaklanırlar. Filmin sonunda baba, oğlu son nefesini verene kadar ona yakın kalacak gücü ve cesareti içinde bulmayı başarır. Baba ne kadar acı çekse de oğluna son anına kadar sevgi ve ilgisini göstermeye devam eder.

Reklam

         Bu videonun duygusal olarak yoğun bir etki bırakması kaçınılmaz olur. Ancak diğer gruba bu derece dramatik bir video yerine bu baba ve oğulun hayvanat bahçesinde geçirdikleri bir günü izletirlar. İlki çarpıcı ve dokunaklı bir hikayeyken ikincisi daha çok bir belgesel etkisi bırakır. Paul Zak, ilk videoyu izleyen grubun video öncesi ve sonrası oksitosin miktarlarını ölçer ve şefkat düzeyinin nasıl etkilendiğini ortaya çıkarır. sonucunda bu grupta %47’lik bir artış gözlemler. Bu videodan sonra izleyen kişiler bu hormonun etkisiyle kanser hastalığına yönelik daha fazla bağış yaparlar.

Şefkati Çocukken Almak Öğreticidir

         Bir anne beş yaşında bacağı yere düştüğü için kanayan kızına nasıl şefkatle yaklaşabilir? “Annen geldi, sana yardım edecek şimdi. Bir ekip olalım mı beraber? Akan kan yaranı temizliyor şu an. Şimdi ben bir bandaj yapayım, sen de nasıl olduğunu anlat. Yumuşak bir bezle yaranı sarıp kendini daha iyi hissetmeni sağlayacağız. Ben sararken sen de ucundan tutabilirsin. Yaran akan kanla beraber güzelce temizlendiği için şimdi kanamanı durdurabilirsin.”

         Bu çok ideal bir tablodur ve şefkat dolu bir annenin çocuğuna şefkati öğretmesinin en iyi yolu olabilir. Diğerlerine şefkat göstermekte zorlanıyorsak küçükken bu ihtiyacı pek de karşılanmayan kişilerden olabiliriz. Düştüğümüz ve dizimizi kanattığımız için daha çok eleştiriye maruz kalmış olmak şefkatle bağımızı zayıflatmış olabilir. Bazen de tam tersi küçükken şefkat görmediğimiz için en şefkatli kişiler olabiliriz. Ruh sağlığı çalışanlarının pek çoğu çocukluk yaralarını başkalarının yaralarını sararak iyileştirmenin etkili bir yolu olarak bu mesleği seçmişlerdir.

Öz Şefkat Uygulama Önerileri

         Başkalarına şefkat göstermek kimileri için çok kolay olsa da kendi için bunu yapmak epey zorlayıcı olabilir. Ancak ötekine eylem odaklı bir şefkat gösterebilmek için öncelikle kendi ruh sağlığımızın yerinde olması önemli. Öz şefkati küçükken öğrenemediysek bile sonrasında pratik yaparak öğrenmek mümkün. Peki, kendimizi iyileştirmek için öz şefkatten nasıl faydalanabiliriz?

  • Kendi hikayenizi yazarak veya ses kaydına alarak oluşturun. Bu hikayede bulunan baş karakter hakkında yaşadığı sorunlarıyla beraber bir başkasıymış gibi nesnel bir gözlemde bulunun. “Bu kişi hakkında ne hissediyorsunuz? Gelecekte daha bilge bir sen olarak şu anki haline ne gibi bir tavsiye verirdin?” “Benzer bir sorunu yaşayan küçüklüğüne döndüğünde ona nasıl şefkat gösterir ya da yaklaşırdın?” gibi soruları kendinize sorabilirsiniz.
  • Pek çok insan evcil köpeğine kendi bedeninden daha çok saygı, ilgi, sevgi ve şefkat gösterir. Onu besler, yürüyüşe çıkarır, nazikçe seversiniz. Kendinizi köpeğiniz yerine koyun. Eğer benzer bir ruh halinde olan köpeğiniz olsaydı ona nasıl davranır ve özen/bakım gösterirdiniz? Bunun üzerine düşünerek hissettiklerinizi ve cevap olarak çıkan önerileri yazabilirsiniz.

Kaynakça

Boğaziçi Üniversitesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunuyum (2015). Çok yönlü gelişime ve farklı disiplinlerden beslenmenin önemine inanıyorum. Danışanlarıma ve öğrencilerime destek olurken kendi hayatımda da çokça faydasını gördüğüm Mindfulness temelli yaklaşımları ve Kabul ve Karalılık Terapisi (ACT) ile çalışıyorum. Ergen veya yetişkin yaş grubundaki danışanlarımın sosyal-duygusal mesleki ve eğitsel olarak yeni beceriler kazanmasına destek oluyorum. Online psikolojik danışmanlık ve öğrenci koçluğu desteği almak için bana e-mail adresimden ulaşabilirsiniz: [email protected]