Araştırmalar grup terapisinin, bireylere anlamlı bir yarar sağlamak bağlamında bireysel psikoterapiyle eşit olduğunu ortaya koymuştur. Anlamlı yarardan kasıt, bireylerin olumlu yönde gösterdikleri değişim ve gelişimdir. Psikoterapide, kişilerin kendilerini keşfetmeleriyle birlikte hayatın içinde istedikleri yönde kararlar alıp, uygulayabilmeleri amaçlanmaktadır. İdeal üye sayısının beş ile on kişi olduğu düşünülen grup terapilerinde de farklı yöntemler mevcuttur. Örnek vermek gerekirse; etkileşim, sanatla terapi, psikodrama, gestalt, psikanalitik yönelimli deneysel grupları sıralayabiliriz. Yine de amaç aynıdır. Kişilere potansiyellerini yaşamda sergileyebilecek özgürlüğü ve özgüveni kazanmalarına yardımcı olmaktır.

Irvın D. Yalom ve eş yazar Molyn Leszcz’nin hazırladıkları kitapta, grup terapisinin on bir tedavi edici etmeni incelenmiştir. Bu etmenler kendi yaptıkları çalışmalardan, diğer tarapistlerin deneyimlerinden, tedavi edilmiş grup hastalarının görüşlerinden ve konuya ilişkin araştırmalara dayandırılarak oluşturulmuştur. Her bireyin deneyimi kendisine özeldir. Terapi süreci sonsuz karmaşıktır ve deneyim aşamasında sayısız yol mevcuttur. Etmenlerden sağlanan fayda kişiye, gruba, grubun kendi ritmine göre değişiklik göstermektedir. Yine de yöntem ve fikirleri sistemleştirmek nesnellik ve uygulanabilirlik açısından önemlidir. Bu sayfada grupta iyileşmeyi mümkün kılan etmenleri bilgi ve deneyim süzgecimden geçirerek, alıntılar aracağılı ile merakınıza sunuyorum.

1) Bireyler arası öğrenme

Hiç kimse diğer insanlarla ilişki kurma gereksinimi aşamaz. Sosyal varlıklar olduğumuz aşikardır. Winnicott’un “Bebek diye bir şey yoktur. Anne ve bebek çifti vardır” söylemini hatırlayalım. Kendine saygının ve akranlar arasındaki tatmin edici ilişkinin ayrılmaz kavramlar olduğunu da. Velhasıl herkes anlamlı ilişkiler yaşamaya gereksinim duyar. Bu sosyal çerçeveden bakan bir çok psikolog “ruhsal bozukluk” tanımını toplumsal durum için yetersiz olmak yada uyumsuz bireyler arası davranışlarlar olarak kabul eder. Çocukluktan kalma çarpık imgelemleri geleceğe taşıyan birey; katılık, aşırılık, yalıtılmışlık veya aşırı bağımlılık gibi zararlı davranış kalıplarıyla diğerleri ile ilişkilenmeye çalışır. Bu sebeplerden psikiyatrik tedaviyi bireyler arası çarpıtmaların iyileştirilmesi olarak gören bir çok uzman vardır. İletişimi beslemeyen, ilişki kurmayı güçleştiren davranışların yerini; güvenilir, dürüst, sevgiyi ve yardımı alıp verebilen davranışlar alabilir.

Grubun terapisi seansları sırasında, kişilerin kısır davranış desenleri ve asılsız inançları ortaya çıkar. Eğer grup ortamı gerilimlerin açıkça ifade edilebilecek kadar güvenli ve kabul gösterilebilecek kadar kapsayıcı olabilirse, bireylerin onarımları gerçekleşebilir. Uygunsuz davranış gerçekleştiğinde, sahici ilişki kurmuş olan üyeler birbirlerine dürüst ve güçlü duygusal geri bildirim verebilirler. Yeterli zaman verildiğinde grup üyeleri kendileri olabileceklerdir. Bunun anlamı toplumsal uyumsuz davranışları grupta da sergilemeye başlayacaklarıdır. Bir hastanın deyimiyle “terapi grubu doğal deneyimler için doğal olmayan bir yerdir”. Doğal değildir çünkü buluşmanın sebebi arkadaşlık kurmak ya da çalışmak veya sadece eğlenmek değildir. Grup içindeki ilişkiler aslen geçicidir. Arkadaş olmak isteyenler grup dışında görüşebilirler tabii ki, fakat ortam herkesin öznel iyileşme hedefleri doğrultusunda bireylerin bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Grup görevini tamamladığında, sağlıklı bir ayrılık yaşanması doğaldır. Fakat bir taraftan grup oturumları çok gerçektir. Çünkü statü, sosyal ve cinsel oyunları ortadan kaldırılmıştır.

Psikolojik gerçeklik, fiziksel gerçeklik gibi değildir. Çok önemli deneyimleri birlikte geçiren üyeler, dışarıda kurdukları ilişkilere nazaran çok daha samimi ilişkiler deneyimlerler. Grup içindeki kabul ve anlayış, sosyal hayatta ya da terapistin kabul ve anlayışından daha fazla etki ve anlam taşıyabilir. 

2)Grup bağlılığı

Terapiyi başarılı kılan şey; uygun, tedavi edici ilişkidir. Terapiye başvuranlar genelde temel olan iki güçlükle mücadele halindedirler.

  1. Bireyler arası anlamlı ilişkiler kuramazlar ve sürdüremezler.
  2. Öz saygı duygusu yetersiz ve sürdürülemezdir.

Benlik başkalarının gösterdiği tutumlara karşı geliştirilen inançlarla da şekil alır. Öz saygı, kişinin değer taşıdığı düşüncesidir. Terapiye başvurmuş bir çok kişi daha önce bir grubun değerli, bütünleyici bir üyesi olamamışlardır. Bu sebeple bazı insanlar için bir grup deneyiminin tamamlanması bile öz saygıyı arttırır ve özerklik anlayışını geliştirir. Gruba devam etmeyi mümkün kılan ise grup çekiciliğili ve devamlılık ile gelişen bağlılıktır. Eğer grup başta çekici kılınırsa, zamanla her bir üyenin grup içindeki özgün yeri ve önemi belirginleşir. Kişiler dürüst paylaşımlarda bulundukça ve duydukça bağ güçlenir.

Bağı güçlü olan gruplar, çatışmaları kabul edebilir ve yapıcı yararlar sağlayabilirler. Kabul etme, anlayış ve içtenliğin yanında düşmanlık ve çatışmanın da ifade edilebilmesi gelişim için büyük önem taşır. Bazı üyeler için öfkelerinin ölümcül olmadığını fark etmeleri çok değerlidir. Ayrıca bazı üyeler sabırsızlığın ve asabiyetin ifadesine dayanabildiklerini görürler. Tüm bunlar gelişim için önemli adımlardır.  Üyelerin grupta saygı görmeleri için gerekli toplumsal davranış, toplum uyumu için de gereklidir. Çatışmalar ve çözümler özgün toplumsal davranışları bulma yolundaki pratiklerdir.

Bununla birlikte başkalarının kabul edilmesi, yalnızca kişinin kendini kabul edebilmesine bağlıdır. Kendiliği grup içinde incelemek daha kolay ve belirgindir. Çünkü grup içinde maskesiz, dürüst, başka bir yerde kurulamayan tarzda özgün ilişkiler ağı vardır. 

Grup çeşitliliği

3) Evrensellik

Başkalarının deneyiminin tamamen dışında bir insan eylemi ya da düşüncesi yoktur. Birçok insan kendi sefaletinin eşsiz, zorlukların kendine özel olduğunu düşünür. Kendisine has anlaşılamaz fantezileri, dürtüleri ve düşünceleri olduğu kanısındadır. Bilinçdışından sızan korkunç malzeme günlük hayatta tanıdık olmadığı ve insanlar arasında paylaşılmadığı için bu fikir anlaşılırdır. İşte bu noktada değinilmek istenen, grup terapisinin tek olma hissinden kurtarma özelliğine sahip olmasıdır. Özellikle terapinin erken evrelerinde, bireylerin teklik duygusunun giderilmesi büyük rahatlama sağlar. Kendisine benzer düşüncelerin paylaşıldığını gören çekingen kişiler grup içinde paylaşmaya başlarlar. Böylelikle başkaları tarafından kabul gören biri olma fırsatı yakalarlar.

En yaygın sırlardan bir tanesi yetersizlik düşüncesidir. Yeteneksiz, aptal ve önünün kesiliyor olduğu inancıdır. Bir başka yaygın sır, bireyler arası derin yabancılaşma duygusudur. Ebeveynler ya da arkadaşlar tarafından kabul edilmiyor olmanın hissi. Sevmek, sevilmemek, önemsememek yada önemsenmemek gibi kabule ilişkin yaşantılardır. Evrensellik; utanç, suçluluk, öfke, damga duygu ve etkilerini taşıyan sorunlarla uğraşanlar için temel adımdır. “Aynı gemideyiz” fikrinin sağlanmasıdır.

4) Özgecilik (Diğerkamlık)

Grup terapisi; katılanlara, başkalarına fayda sağlama fırsatı veren tek terapi yöntemi olarak eşsizdir. Yani yardım almak için katıldığınız yerde zaman zaman yardım veren olmanın iyileştirici gücünü deneyimletme konusunda tektir. Genelde terapiye başvuran insanların kendilerine olan güvenleri azalmıştır. Başkalarına sunabilecekleri hiçbir şeyleri olmadığı düşüncesi güçlüdür. Halbuki içtenlik ve dürüstlük yeterince ilginçtir. Bununla birlikte insanlar veme yoluyla alırlar. Terapi grubu içinde üyeler, yardım istediklere kişilere karşı sorumlu olduklarını birinci elden öğrenirler. Böylece insanlar kendilerine gereksinim duyulduğunu ve işe yaradıklarını hissederler.

5) Varoluşsal etmenler

Bu etmen aslında varoluşçu-humanist felsefeye sırtını dayamış terapi yöntemlerinin farkındalıklarına vurgu yapar. Kişilerin varlığın farkındalığına ilişkin hakiki durumda kendini yaratmanın blincinde olması, onlara değişim gücü ve eylemlerinin karşılığını alma umudu sağlar. Varoluşçu yaklaşım insanın mücadelesinin, hayatla birlikte verilmiş olanlarla başladığını öne sürer: Ölüm, yalıtım, özgürlük ve anlamsızlık. Bu kavramları kişisel perspektifte kavramak, kabullenmek ve bu bilgilerle ne yapılacağı ile ilgili kararlar vermek grup terapisi atmosferinde mümkün hale gelmektedir. Kişilerin hayatta anlam bulabilmeleri ve gelişimlerine devam edebilmeri için vurgulanan varoluşsal önermeler aşağıdaki gibi sıralandırılmıştır.

  1. Yaşamın zaman zaman haksız ve adaletsiz olduğunu kabul etmek.
  2. Yaşamın acısından ve ölümden kaçış olmadığını kabul etmek.
  3. Diğer insanlara ne kadar yakın olunursa olunsun yaşamın yine de yalnız göğüslenilmek zorunda olunduğunu kabul etmek.
  4. Yaşam ve ölümle ilgili temel konularla yüzleşmek, bu şekilde yaşamı daha dürüstçe sürdürmek ve önemsiz şeylere daha az takılmak.
  5. Başkalarından ne kadar rehberlik ve yardım alınırsa alınsın, yaşamı sürdürme konusunda nihai sorumluluğu üstlenmek gerektiğini öğrenmek.

6) Birincil aile grubunun onarıcı yineleniş

Grup üyelerinin, ebeveynleri ve kardeşleriyle etkileştiği biçimde liderler(terapistler) ve diğer grup üyeleri ile etkileşmesi kaçınılmazdır. Benzer olgular bireysel terapide de görülür. Yine de grup terapisinde etkileşilen özne ve yaşantı çokluğundan dolayı yinelenen davranış sayısı da fazladır. Kişileri kısıtlayan davranış desenleri grubun güvenli ortamında fark edilir ve değişim için şans doğar. Terapi ortamının özelliği çatışmaların onarıcı bir nitelikte yaşanmasıdır. Psikodrama her şeyi canlandırmayı-sahnelemeyi- mümkün kılan bir grup psikoterapisi yöntemidir. Dolayısı ile aile fertleri ile yaşanan zorlukları canlandırmak mümkün olduğundan, bu etmenin en iyi çalışıldığı yöntem olduğu kanısındayım. Kendi zorluklarını canlandıran grup üyeleri hem farklı olarak ne yapabileceklerini görürler hem de ebeveynleri yerine geçerek onlara karşı empati geliştirirler. Daha sonra aile üyelerinin rolüne girmiş terapi grubu üyelerinden geri bildirim alırlar. Çok yönlü bir bakış açısı kazanımı, tanık olunmanın vermiş olduğu rahatlık ve optimal yeni yaşantıların canlandırılması ile grup üyeleri önemli bir onarım fırsatları yakalar.

temsili grup görseli
Toplumsal yaşamda ne oluyorsa, terapi grubunda da onlar yaşanır. Fakat bu sefer onarıcı değişimlerle.

7) Toplumsallaştırma tekniklerinin gelişimi

Grupta ne oluyorsa hayatta da o oluyordur. İnsanlar grup terapisinde gösterdikleri ilerlemeyi toplumsal yaşama taşıyabilmeyi umarlar. Terapi grubunun üyeleri sofistike toplumsal beceriler geliştirirler. Başkalarına karşı duyarlı olmayı, çatışmalar ile yüzleşmeyi ve çözmeyi, duygu ve düşünceleri ifade edebilmeyi iyice deneyimlerler. Daha az yargılayıcı olurlar ve empatiyi doğru şekilde uygulayabilirler. Velhasıl toplumda yerlerini daha iyi belirler ve uygun hareket etme konusunda cesurdurlar. Artı olarak grup yaşantısı kişilerin kendi yalıtılmışlıklarında nasıl pay sahibi olduklarını görme konusunda harika fırsatlar sunar. Bunun yanında grup terapisinde ve özellikle psikodramada iş görüşmesi, flörtleşme veya evli olunan eşten bir ricada bulunmak gibi sahneler canlandırılır. Bu henüz yaşanmamış ve gerginliğe sebep olan görüşmelerin provasıdır. Kişiler yaratıcılıklarını güvenli bir ortamda sergiler, görüşmelere hazırlanır ve özgüven kazanırlar.

8) Taklitçi davranış

Albert Bandura, taklidin etkili bir öğrenme ve tedavi yöntemi olduğunu kanıtlamıştır. Grup terapisinde terapistler kendilerini açma ve destek olma konusunda iyi model olabilirler. Grupta terapistlerin etkisinin yanında diğer grup üyelerinin de çeşitli yönleri model alınabildiği için taklitçi süreçler daha yaygındır. Bazı üyelerce bazı davranışların denenmesi ve sonrasında uymadığı için bırakılması görülür bir şeydir. Bu şekilde kişilerin davranış repertuvarları genişler. Aynı zamanda kitaptan bir alıntıyla “ne olmadığımızı keşfetmemiz, ne olduğumuzun keşfine giden bir adımdır”.

9) Bilgi aktarımı

Grup psikoterapileri Akıl ve ruh sağlığı konusunda eğitsel talimatlar ve bulguların yanında diğer grup üyelerinin kişisel deneyimleri, önerileri ve yönlendirmelerini de kapsar. Özellikle terapistlerin bulunmadığı yardımlaşma gruplarında bilgi aktarımı güçlü bir şekilde uygulanır. Bağımlılıkla mücadele için kurulmuş “Adsız” gruplarında gelenek, ortaklık ve iş birliği önemli yer tutmaktadır. Daha uzun süredir temiz kalmış üyeler, yeni gelen üyelere kendi deneyimlerini paylaşarak destek olurlar. Hakeza grubun devamlılığını sağlayan gelenekler zaten yıllar öncesinde bağımlılıktan kurtulmaya çaışan insanlar tarafından yazılmıştır. Bu metinler sıkça okunup, tekrarlanarak iyileşmek isteyen üyelere bilgi sağlanır.

Homojen gruplarda da bilgi aktarımı önemlidir. Homojen gruplar, aynı şikayetlerden muzdarip insanların oluşturdukları gruplardır. Panik atak, obezite, tecavüz, HIV, kronik ağrılar, boşanmadan sonra uyum gibi aynı zorluğu aşmak isteyen kişilerden oluşmuş gruplarda da bilgi verilmektedir. Mesela panik ataklar için nefes alma egzersizleri ya da HIV hastalarına virüs ve tedavisi ile ilgili bilgilerin verilmesi gibi. Bilinmeyeni bilinir kılmak insanları rahatlatır. Bazı durumlarda önce kişilerin kendi durumlarını anlaması ve bir plan oluşturmak iyi gelmektedir. Doğrudan öğüt verme en az etkili yardım etme şeklidir. En etkilisi kişisel deneyimlerin paylaşılması ve arzulanan hedefe ulaşılmasına ilişkin bir dizi alternatif önerilerdir.

10) Umut Aşılama

Güven başlı başına tedavi edicidir. Tedavinin işe yarayacağına dair umudun etkisi pozitif yönde çok güçlüdür. Kendi yaşamanızdan düşünmek bunu anlamayı çok kolaylaştırır. Bir işe başlarken olumlu ve ya olumsuz duygu ve düşünce ile başlamanın farkını görmüşsünüzdür. Plasebo denilen şey inanç ve umudun etkinleştirilmesidir. Ki bununla ilgili bir çok makale ve video bulunmaktadır. Bu sebeple terapistin gruba gelenlere, grup çalışmalarının işe yarayacağına dair umut aşılaması çok önemlidir. Umut, zamanla üyelerin geliştirmiş olduğu güçlü bağlar sayesinde grup atmosferinden sağlanabilen, destekleyici bir duyguya dönüşür.

11) Katarsis

Katarsis kelimesi Yunanca temizlemek kökeninden türemiştir. Kelime psikoloji literatüründe bastıran ve yoğun duyguların dış çıkarılması, boşaltılması, ifade edilmesi anlamında yer alır. Kendi başına yoğun duyguları dışa vurmak, değişimi sağlamaz. Herkes değişime yol açmayan yoğun duygusal deneyimler yaşar. Bununla birlikte değişim sürecinin önemli bir bileşenidir. Duygunun yoğunluğu kişilere ne ile çalışılması gerektiğine dair sahici bir yön gösterir. Duygularını açığa vuran ve dürüstçe işleyen üyeler güçlü bir grup bağı geliştirirler. Olumlu duyguların dışa vurumu olumlu sonuçlarla bağlantılı bulunmuştur. Olumsuz duyguların dışa vurumu ise ancak kendini ya da başkalarını anlamaya yönelik ise tedavi edici nitelik taşır.