Dünyadaki elementler kaynaşmaya ve canlılık için uygun ortam oluşturmaya başlamalarından bu yana milyarlarca canlı türü kendilerini var etti, değişim geçirdi,evrimleşti. Günümüze gelene kadar ise bu çeşitliliğin %99’unun tükendiği tahmin ediliyor. İnsan, tanımlanabilmiş 2 milyonu aşan canlı türünden sadece bir tanesidir. Tanımlanamayan türlerin sayısının ise 100 milyonun üzerinde olduğu düşünülüyor.

Bu akıl almaz çeşitli dünya canlılığını sağlayan biyolojik organizasyonlar, yapı ve işleyiş bakımından birbirine çok benzer. Hücreler ve protein gibi organik bileşiklerden meydana gelmişler. Bitkiler ve hayvanlar(insanlar) biyolojik yapı anlamında büyük benzerlikler taşıyor. Hücrelerin çekirdeğindeki kalıtsal bilgi canlılığı sürdürme bilgisini taşıyor. Her bir biyolojik birim sorumluluklarını yerine getiriyor ve böylece canlılık devam ediyor. Omurgalılar olarak kabul edilen büyük ailede ise anne karnında ve yumurta içindeki embriyoların ilk dönem şekilleri aynı. Sonrasında içinde bulunduğu canlı grubuna göre bedensel şekilleri anne karnında değişim geçirerek gelişmeye devam ediyor. Kuşlar, sürüngenler, balıklar, maymunlar, insanlar, gergedanlar, sürüngenler ortaya çıkıyor. Fiziki şekiller farklı olsada, varlıklar ile habitat arasındaki alışveriş benzer şekilde devam ediyor.

Tüm bu benzerliklere rağmen, insan kendisini diğer canlılardan farklı görüyor. Diğer canlılarda olmayan ve insanı insan yapan diğer özellikleri Sinan Canan “Değişen Beynim” kitabında listelemiş. Canlılık yelpazesindeki yerimizi ve var olmanın gereklerini ne derece yerine getirebildiğimizi sıklıkla hatırlamamızı önermiş. Bu içerikte konuya ilgili kişilerin kolaylıkla ulaşabilmesi fikri ile bu siteye konuvermiş. İşte insanın diğer canlılardan farkları;

Reklam

Sanat Üretimi

İnsana has ait ilk özellik sanat. Dış dünyadan duyular aracılığı ile alınan somut bilgilerin, iç dünyanın soyut alanında simgeleştiren ve ardından eser olarak somutlaştıran yegane canlı insan. Ki insana dair en eski bulgular, sanatsal kalıntılar oluyor. Penguenlerde resim yapabilir diyebilirsiniz, hayal etmesi de keyifli ama maalesef bile isteye duygularını karlar üzerine resmeden bir penguen henüz görülemedi.

Mizah

Komik olabilmek için o anki gerçeklikten uzaklaşabilen tek canlı insan. Gerçeküstü bağlantılarla kendisini ve çevresindekileri güldürebilen tek canlı. Burada aklınıza maymunlar geliyor olabilir. Bilime ve evrime inanan bir çok insan için en yakın akrabamız olan primatlar, insanlarla ve kendi aralarında eğlendikleri, şakalaştıkları bilinse de bu insanların mizah anlayışının fersah fersah uzaklığında.

Estetik Algı

Duyduklarına, gördüklerine, hissettiklerine güzel tanımlaması yapan ve farklı tepkiler verebilen yegane canlıyız.

Öz Farkındalık

Sınırılı sayıda hayvanı ayna karşısında gözlemleyip, basit benlik algısı yakaladıkları bilinmekte. Yine de benliği dışına çıkarak kendisini değerlendirip eleştirebilme, dünyadaki yerini sorgulayabilme yeteneği yalnızca insanda var gibi görünmekte.

Ölüm farkındalığı

Bir gün öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insan. Maymunlar, filler ve bazı başka hayvanlar arkadaşlarının öldüklerini anlayabiliyor, hatta yas bile tutuyorlar. Fakat kendi ölümlerine dair farkındalık, hayvanlardan çok daha gelişmiş bir zihin durumu gerektiriyor.

Zaman algısı

Hayvanların bir çoğunda bireysel bir zaman algısı ve ritm duygusu var. Fakat insan dışındakiler kendisi ve diğerleri için zamanı değerlerlendirebilecek, tarih bağlamında bir zaman algısına sahip değiller.

Kelimeler arasındaki bağlantı

Bazı gelişkin hayvanlar basit kelimeleri anlamayı öğrenebiliyorlar. Fakat cümle kurmaya kadar gidebilen, anlam arayan, mecaz yapan en az bir dile sahip başka bir canlı türü daha bulunmamakta.

Hayatın Anlamı

İnsandan başka hiç bir canlı hayatın gerçekliğini, anlamını, amacını sorgulamıyor. Diğer canlılar biyolojik gerekliliklerini yerine getirerek tatmin olabiliyorlar. İnsanları ise üstüne almış oldukları bu büyük anlam sorumluluğu, daha çok bilmeye mecbur bırakıyor. Sizce de bu sorgulama kültürleri oluşturmamış mıdır? Bireyleri yaşadıkları kalıplardan özgürleştiren mefhumda hayata verilebilen kişisel anlamlardır.

Çevresini değiştirme

Canlıların hepsinde çevrelerindeki değişimlere uyum sağlama yeteneği var. İnsan ise çevresini değiştirip kendi koşullarını yaratmadan yaşayaman tek canlı. Kapalı duvarlar arasında kalmış birisinin bile, eylemlerinin izleri mekana taşınacaktır.

Dengeden Uzak davranış

Doğal sistemlerin hepsi kendi haline bırakıldığında bir denge durumuna ulaşır. Canlılığın dengesini koruma çabasına verilen havalı isim homeostazdır. İnsan doğaya başkaldırması, denge bozucu, değiştirici ve zarar verici özelliğiyle farklılaşır.

Ahlak kuralları

Hayvanların büyük çoğunluğu doğal ve olağan kurallara göre yaşar. Fakat insandaki gibi hayatın tüm gidişatını etkileyecek, biyolojik tüm ihtiyaçları askıya alabilecek bir ahlaki-inançsal motivasyon başka canlıda gözlenmemiştir. Sinan Bey’in en son karşılaştığım videosunda namusun (ahlakın) genital bölgelerden, beyne geçebildiği vakit toplumumuzun yaşanılır bir yer olabileceği yorumunu beğenerek buraya eklemeyi uygun buldum.

Yaşam tarzı değiştirme

Büyük oranda dürtüleriyle yaşayan diğer bütün canlılardan farklı olarak insan, düşüncelerine bağlı olarak yaşam tarzını değiştirmeye karar verebilir ve bu konuda neredeyse sınırsız özgürlük sahibidir. Bir anda Akdeniz’den Karadeniz’in soğunda yaşamaya karar veren ve göçen bir Aloe Vera görmüyoruz ya da biraz da tilkilerle sürtmek isteyen bir tavuk.

Bilgelik

Kendilerini zamanda konumlandırma açısından çok dar bir yeteceğe sahip olan hayvanlar, çok gelişmiş bir beyne de sahip olsalar da, geçmiş tecrübeleriyle andaki durumu değerlendirme yetisinden mahrumdurlar. Sadece basit ödül-ceza-koşullandırma sistemelerine göre davranış sergilerler. Bilgelik sadece insana has ve zamanla gelişen bir zihin durumu gibi duruyor.

İnanma-tapınma ihtiyacı

İnsanoğlu dürtüsel olarak daha yüksek bir gücü arama, bulma ve ona tapınma eğilimine sahiptir. Diğer canlılarda böyle bir davranış gözlemlemiyoruz.

Aşk

Bir çok hayvanda uzun süreli üreme amaçlı birliktelikler görülebiliyor. Yalnız bilgi, tecrübe, amaç ve yaşam paylaşımı anlamındaki birliktelik olarak nitelenebilecek aşk, sadece insana özgü. Aşkın deneyimlenmesi kişiden kişiye değişse ve tanımlaması zor da olsa; yaşayan herkes hissedilen aşk hissinin diğer duygulardan farklı olduğunu anlamaktadır.