bağlanma figürü
Photo by Josh Willink on Pexels.com

Bağlanma teorisi çoğunlukla ebeveynler ve romantik partnerler arasındaki ilişkilere ve bağlanmalara odaklanır.

İlk bağlanma teorisyeni olarak kabul edilen John Bowlby tarafından bağlanma “insanlar arasındaki kalıcı bağlantı” olarak tanımlanmıştır. Bowlby bağlanmayı ilgisini çocukların birincil bakımvereninden ayrıldıktan sonra yaşadığı kaygı ve sıkıntı üzerinden anlamlandırmaya vermiştir.

Erken davranışçı teorisyenler tarafından bağlanmanın öğrenilmiş bir davranış olduğu iddiası öne sürülmüş olsa da Bowlby, koşullanıldığı iddia edilen beslenme gibi davranışların bağlanma figüründen ayrılmanın yaşattığı rahatsızlığın yerini doldurmadığını tespit etti. Bunun yerine çocukların bağlanma figüründen ayrıldıklarında ya da yaşanan herhangi bir korku ya da stres durumunda o figüre duyulan ihtiyaçların hem davranışsal hem de motivasyonel bir itkisi olduğu gözlemledi.

Bağlanma

Bağlanma özünde başkasıyla kurulan duygusal bağ olarak sade bir şekilde tanımlanabilir. Bowlby’nin etkili saptamalarından birisi de birincil bakımverenle kurulan duygusal bağın kişinin yaşamı boyunca etkili olduğunu ortaya koymuş olmasıdır. Bağlanmanın evrimsel bakış açısıyla anne tarafından daha fazla bakım gören çocuğun hayatta kalma şansının artması olarak da farklı bir noktadan yorum getirmiştir.

Başarılı bağlanma nedir? Yukarıda da değindiğimiz gibi davranışçı bir yerden bakıldığında bağlanmanın beslenme ile korele bir şekilde oluştuğu savunulsa da, Bowlby ve çalışma arkadaşları tarafından bağlanmanın birincil öncülünün genel bakım ve tepki vermenin temeli olarak belirlemişlerdir. Bağlanmanın yani bağlanma figürünün, besleyen kişiden farklı bir olgu olduğu günümüzde kabul edilmektedir.

Özetle, bağlanma teorisinin ana teması bebeğin her türlü ihtiyacına cevap vermeyi amaçlayan birincil bakımverenin (bağlanma figürü) çocuğun güvenlik hissi oluşturmasına destek olmasıdır. Güvenlik hissini alan çocuk dünyayı keşfetmek için eyleme hazır hale gelerek işe koyulur.

Ainsworth’ün Yabancı Durum Deneyi

1970’li yıllar Mary Ainsworth, Bowlby’nin teorisini deney yöntemiyle oldukça sağlam temellere oturtmuştur. Psikoloji camiasında da oldukça ses getiren “Yabancı Durum (Strange Situation)” deneyi ile birlikte bağlanmanın davranış üzerindeki etkilerini de ortaya koymuştur. Yapılan bu deney sonucu 3 temel bağlanma stili ortaya koyan Ainsworth’ün üzerine ilerleyen yıllarda yapılan çalışmalarla dördüncü bir bağlanma türü daha ortaya koyulmuştur.

Bütün bu süreçlerden sonra yapılan sayısız araştırma da göstermiştir ki, ortaya koyulan bu bağlanma şekilleri oldukça sağlam temeller üzerinde oturmakta ve kişinin ilerleyen yıllarda da hayatında oldukça geniş bir etki göstermektedir.

Bağlanma Aşamaları

Bağlanmanın aşamalarını ve detaylarını incelemek üzere araştırmacı Rudolph Schaffer and Peggy Emerson tarafından uzun süreli bir araştırmayla 60 yenidoğan bebek üzerinden çalışma yapılmıştır. Bu bebekler dört haftada bir olmak üzere 18 ay boyunca incelenmişlerdir.

Yapılan bu araştırmanın sonucuna göre bağlanmanın aşamaları şu şekilde gelişmektedir:

Bağlanma Öncesi Dönem: Doğumdan 3. aya kadar olan bu süreçte bebekler bakımverenlerine herhangi bir bağlanma belirtisi göstermemişlerdir. Bebeğin ağlama veya huzursuzluk belirtisi gibi sinyalleri bakımverene mesaj vermekle beraber, bebeğin temel problemi sıkıntısının giderilmesi olduğundan bu kişinin kim olduğunun bir önemi yoktur.

Rasgele Bağlanma Dönemi: Yaklaşık olarak 6 haftalıktan 7. aya kadar gerçekleşebilen bu süreçte bebek birincil ve ikincil bakımverenlerine yönelme eğilimi göstermeye başlamaktadır. Bebek bu dönemde ihtiyaçlarına karşılık veren herkese güven duyma eğilimindedir. Fakat hala gelen her türlü yardımı kabul etme eğiliminde olmalarına karşın tanıdık olmayan simalardan yardım almakta tereddüt yaşama eylemlerinin başladığı görülmüştür.

Tanımlanmış Bağlanma: Yaklaşık 7. aydan 11. aya kadar devam eden bu süreçte çocuklar artık temel bağlanma örüntülerini göstermeye başlamaktadırlar. Bebekler artık birincil güven duydukları kişiyi seçerek onu bağlanma figürü olarak kabul etmişlerdir. Bu dönemle birlikte figürden yaşanan ayrılmalara tepki (ayrılma kaygısı) verme davranışı görülmeye başlar veya ortama tanıdık olmayan yüzlerin girmesiyle de aynı şekilde huzursuzluk belirtileri (yabancı anksiyetesi) görülmeye başlamaktadır.

Çoklu Bağlanma: Yaklaşık olarak 9. aydan sonra da bebekler artık yavaş yavaş ikincil bakımverenlerine veya çevrede sık gördükleri yüzlere de (diğer ebeveyn, kardeşler, aile yakınları gibi) güven geliştirmeye başlamaktadırlar. Tabii ki bağlanma figürü hala birincil kaynaktır fakat zaman zaman ayrılma kaygısı durumlarında bu bağlanmalar da artık iş görür hale gelmektedirler. Biz çocuğun yabancı birisi geldiğinde babasına sarılması fakat annesini gördüğü an ona gitmek için hareketlenmesi bu durumun çok rahatlıkla gözlemlenebilecek örneklerindendir.

Bağlanma Stilleri

Kaçıngan Bağlanma: Bağlanma figüründen ayrılan çocuk, stres ve kaygı yaşamayacaktır, figür geri geldiğinde de etkileşimden özellikle kaçınarak, bir daha terk edilme ihtimalinden uzak durmak isteyecektir.

Dirençli Bağlanma: Bağlanma figüründen ayrılan çocuk stres ve kaygısını ortaya koyacak fakat figür geri döndüğünde ikircikli davranışlarla bir yandan temas isteyecek bir yandan da kaçınma davranışları gösterecektir.

Güvenli Bağlanma: Bağlanma figüründen ayrılan çocuk stres ve kaygısını ortaya koyacak ve figür döndüğünde de temasla tekrar kendisini güvende hissetmek isteyecektir.

Dağınık Bağlanma: Bağlanma figüründen ayrılan çocuk ne yapacağını bilemez halde donakalabilir yahut bir amaca hizmet etmeyen eylemler gösterebilir (ellerini havaya kaldırıp beklemek gibi). Figür döndüğündeyse bu çocuklarda genellikle vücut kontrollerinde azalma hali gözlemlenebilir. Sonradan eklenen dağınık bağlanm hali aslında ilk üç kategoriye girmeyen fakat geniş bir spektrumda davranış sergileyen çocukları sınıflandırmak amacıyla literatüre eklenmiştir.

Güvenli bağlanma gösteren çocuklar yaşları ilerledikçe özsaygısı daha yüksek, özgüvenli davranışlar sergileyebilme eğiliminde olacaklardır. Bu çocuklar okul ya da sosyal yaşamlarında da daha başarılı olmalarının yanı sıra daha az depresyon ve kaygı yaşama eğiliminde oldukları gözlemlenmiştir.

  1. J. Bowlby-Bağlanma
  • verywellmind.com
Mücahit Emin Türk
Yeditepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum. Sosyal Psikoloji, Nöropsikoloji ve gelişim bozuklukları üzerine yazıp okumak asıl ilgi alanlarım olsa da bir dünya canlısı olarak bunların dışında da ilgilendiğim şeyler var.