Ağlamak ne kadar istenemedik bir durumun sonucu gibi görünse de bizi iyileştiren yola götüren giriş biletidir. Ağladığımızda vücudumuzun bilgeliğine kendimizi bırakırız. Adeta onun arındırıcı gücüne teslim olarak içimizde tuttuğumuz sıkışmış enerjiyi salarız. Bu yüzden ağlamaya bakış açımızı gözden geçirmeye ihtiyacımız olabilir. Çünkü ağlamanın gücünü anlamak ve onun kıymetini bilmek bizde minnettarlık uyandıracaktır.

Ağlamanın Stresten Arındıran Gücü

          Duygularımızı baskıladığımızda ve ifade ederken frenlediğimizde vücudumuzda stres birikmeye başlar. Araştırmalara göre özellikle erkeklerde duygusal ifadenin sönük olması akciğer kanseri riskini artıran başat faktörlerden biri olarak görülüyor. Ne kadar çok duygu baskılaması varsa kanserin ortaya çıkması için sigaraya o kadar az ihtiyacımız var demektir. Stresi vücudumuzdan atmamıza yardımcı olan duygusal ifadelerden biri olan ağlama sigaraya olan ihtiyacımızı da azaltabilir. Stresi geçici olarak bastırmadan ağlayarak serbest bırakmayı başarabiliriz.

          Ağlamanın başlıca nedeni üzüntü duygumuz ki evrimsel olarak bu zamanlara kadar bizi asla terk etmeyen insani bir özelliğimizdir. O yüzden araştırmalar, her duyguya içimizde yer açmanın hayatta kalmamız ve tatmin bir şekilde onu sürdürmemiz açısından önemine vurgu yapıyor. Dahası üzülmek kişinin kendi hayatını gözden geçirip değerlendirmesine ve bazı değişimler için somut adımlar atmasına olanak tanır. Elbette ağlayarak başladığımız bu yolun devamında bir destek arayışına yönelmemi gerekebilir.

Reklam

          Ağlamak bizi destek alma konusunda kendimize karşı daha şefkatli bir yaklaşıma teşvik ettiğinde tek başımıza bütün sorunların altından kalkamayacağımızı daha kolay kabulleniriz. Duyguları göstermeye ve kabullenmeye istekli olmak destek almaya gönüllü olmanın bir nevi ön koşuludur. Bu da ağlamakla başlar. Öbür yandan ağlarken kendimizi yargılıyorsak üzüntü duygumuzu onaylamakta zorlanıyoruz demektir. Bu da ağlamanın potansiyel faydasını yok edecektir. Bu nedenle ağlarken kendimize aynı durumda olan başka bir arkadaşımıza gösterdiğimiz şefkati göstermeyi pratikle öğrenmemiz gerekir.

Hüzünlü Filmlere Ağlamanın Verdiği Mutluluk

          Tam da bu noktada pek çoğumuzun merak ettiği şey zihnimizi gıdıklar. İnsan başkası için ağlamakta pek de zorlanmazken kendisi için aynı empatik yaklaşımı göstermeyi nasıl ihmal edebiliyor? Özellikle filmlerde bu durumu sonuna kadar hissederiz. Ağlamak ne kadar üzülmenin sonucu olan bir duygu ifadesi olsa da dram filmlerini izlerken ağlamaktan inanılmaz bir mutluluk duyarız. Bunun nedenini araştıranlar şunu görmüşler: Bize dokunan ve harekete geçiren şeyleri seviyoruz. Aramızdaki görünmez ve karmaşık insani bağları hatırlamak bize mutluluk veriyor. Bireysel varlığımızın ötesinde bizi birbirimize bağlayan bir bütünün parçası olduğumuzu fark ediyoruz. Ağlamanın gücü bu bağı yakaladığımızın bir göstergesi olarak ortaya çıkıyor. Belki de kendimiz için zorlanırken hiç tanımadığımız hatta senaryo ürünü insanlar için üzülüp ağlamayı daha kolay kılan budur: Bağ kurmak için diğerine olan muhtaçlığımız.

Başkalarının Yanında ya da Kendi Başına Ağlamak

          Ağlamayı özellikle birilerinin yanındayken kırılganlık cesareti isteyen bir davranış olarak görüyoruz. Aksine ağlayan birini gördüğümüzde ona dikkat kesilir ve destek olmak için elimizden ne geleceğini düşünmeye adarız kendimizi. Ağlamak çevredekiler için o kadar tehditkâr olmayan bir ifadedir ki bunu başarabilen kişilerle bağ kurmak ve onlara imrenmek işten bile değildir. Kırılganlığı ifade ettiğimizde bize gerekli desteği sunmayan kişiler de olacaktır elbette. Bunu kişisel algılamak yerine o kişilerin kendi kırılgan yönleriyle baş etmeyi bilmediklerini düşünmek daha gerçekçi olur. Ağlayan biri karşısında ne yapacağını bilememek genelde duygusal olarak deneyimsiz olmanın bir sonucudur.

          Kendi başına ağlamak destek almak açısından çok etkili sonuç vermese de günlük ya da mektup yazarak ağlamanın iyileştirici etkisini artırabiliriz. Yazmanın iyileştirici gücüne dair sayısız araştırma var. Bunu bizzat deneyimlemek adına zor zamanlarda kullandığım bir yöntemle de doğrulayabilirim. Gelecekteki kendine mektup yazmak, bir başkasından destek almaktan çok da farklı değil, belki daha etkili bile olabilir. Bunun için bir websitesi bile kurmuşlar (futureme.org). Tak başınıza ağlamayı tercih edenlerseniz bu site oldukça işinize yarayacaktır. Benim şu ana kadar kendime yazdığım dört mektup var. Her defasında yazar yazmaz hislerimde yaşadığım değişimi paha biçilemez bulmuşumdur.

Boğaziçi Üniversitesi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunuyum (2015). Çok yönlü gelişime ve farklı disiplinlerden beslenmenin önemine inanıyorum. Danışanlarıma ve öğrencilerime destek olurken kendi hayatımda da çokça faydasını gördüğüm Mindfulness temelli yaklaşımları ve Kabul ve Karalılık Terapisi (ACT) ile çalışıyorum. Ergen veya yetişkin yaş grubundaki danışanlarımın sosyal-duygusal mesleki ve eğitsel olarak yeni beceriler kazanmasına destek oluyorum. Online psikolojik danışmanlık ve öğrenci koçluğu desteği almak için bana e-mail adresimden ulaşabilirsiniz: [email protected]