by Lina Kivaka / pexels

“Tekerlek kullanmamış gelişmiş toplumlar vardır ama hikâye anlatmayan hiçbir topluma rastlayamazsınız.” (Ursula K. Le Guin)

Hikaye anlatıcılığı, kulağa ne kadar şairane gelse de aslında tarihsel süreçte insanın yapa yapa ustalaştığı temel yaşam becerilerinden biri. Ancak eski zamanlarda ateşin etrafında anlattığımız hikayelerin yerini bugün daha çok sinema ve romanlar almış durumda. Bunun yanında gündelik hayatımızda da sürekli olarak hikayeler anlatmaya devam ediyoruz. Ancak nefes almak gibi doğal bir eylem olduğu için çoğu zaman bunun farkına bile varmıyoruz.

Dünyaya geldiğinden itibaren bir bebeğin etrafı anlatı ve hikayelerle çevrilidir. Dil gelişimiyle beraber artık kendisi de hikayeler anlatmaya başlar. Büyüdükçe daha karmaşık hikayeleri dinleyecek, onlardan ders çıkaracaktır. Bu noktada çocuk en fazla hikayeyi ebeveynlerinden dinler. Bu sayede ise çocuğun karakteri dinlediği hikayelerle şekillenir. Peki ebeveynler olarak psikolojik olarak daha güçlü çocuklar yetiştirmek için hikayelerin bu kadim gücünden nasıl faydalanabilirsiniz?

Reklam

Hikâye Anlatıcılığı Uygulama Rehberi

  • Gündelik hikayeler anlatmayı rutin haline getirin. Çocuğunuz okulda neler olduğunu anlatmıyor ise ilk adımı siz atın. Gözlüğünüzü kaybedip bulmak veya farklı bir kuş türünü gördüğünüz an gibi sıradan olayları hikaye olarak paylaşın. Duygu ve düşüncelerinizi olayla beraber ifade etmek de etkiyi artıracaktır. Sonrasında çocuğunuzun anlatmaya değer hikayeler bulması ve paylaşması daha kolay hale gelebilir. Bu tarz hikaye anlatıcılığı için en iyi zamanlar genelde akşam yemekleridir. Böylece hem yemek zamanı daha keyifli bir hale gelir hem de çocuğunuzun aile aidiyeti güç kazanır.
  • Paylaşımlı aile hatıralarını yad edin. Mesela, ailecek geçirdiğiniz en güzel tatillerden birini hep beraber hatırlayın ve üzerine sohbet edin. Herkes kendisi için tatilin en güzel kısmını anlatsın. O anlarla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşsın. Hep pozitife odaklanmanız da şart değil elbette. Zorlandığınız/beğenmediğiniz kısımlar üzerine de konuşup bir dahaki tatiller için tecrübe paylaşımı da yapabilirsiniz.
  • Aile tarihçenize dair hikâyeler anlatın. Çocukluğunuz hangi mahallede ve nasıl geçmişti? Eşinizle nasıl tanıştınız? Nine, dede ve akrabalarla ne gibi komik hatıralarınız var? Geçmişte başınıza gelen ilginç olaylar var mı? Okul yıllarınızda iyisiyle kötüsüyle neler deneyimlediniz. Araştırmalara göre, bu anı paylaşımları çocukların özsaygı, kimlik ve aidiyet gelişimleri üzerinde olumlu etkilere sahip.
  • Zorlayıcı olsa da çözüme kavuşturduğunuz hikâyeleri paylaşın. Özellikle çocuğunuzun bulunduğu yaşlara ait korku, öfke, kıskançlık gibi baş etmesi zor duyguları tetikleyen hangi olaylarla karşılaştınız? Bunlardan nasıl dersler çıkardınız? Neler öğrendiniz? Çözümlemiş hatta üzerine şaka yapabildiğiniz zor anları, hata ve başarısızlıkları paylaşmak güçlü bir ebeveyn imajı çizmenize destek olacak ve çocuğunuzun baş etme becerilerini geliştirecektir.
  • Savunmasız olma cesareti gösterin. Şüphesiz bazı hikâyelerinizi anlatmak zor gelecektir. Hatırlaması bile geçmişe dair pişmanlık, şüphe, hayal kırıklığı gibi zorlayıcı duyguları ortaya çıkarabilir. Zayıf görünme korkusundan dolayı veya çocuğunuzu nasıl etkileyeceğini bilemediğinizden anlatmaktan çekinirsiniz. Ancak anlatırken savunmasız hissettiğiniz yaşantılar, çocuklarınızın da kendi duygularını kabullenmelerine ve onlarla barışık olmalarına yardımcı olur. Çocuklarınızın kendi duygularını rahatça yaşaması ve ifade etmesi genelde sizin bu konuda ne kadar cesur olduğunuzla doğru orantılıdır.
  • Hikayelerinizi sterilize etmeyin. Zor zamanlardan geçtiğiniz hikâyeleri anlatırken genelde koruyucu bir yaklaşımla hikayelerinizin bazı yerlerini sansürleme eğilimi gösterebilirsiniz. Ancak çocuklar bilinç düzeyinde anlamıyor görünse de hissettiğiniz gerginliği ve kaygıyı fark ederler. Hikâyede bazı parçaların eksik olduğunu bilinçdışı düzeyde de olsa sezinleme ihtimalleri yüksek. Dahası sansürleyerek anlattığınız hikâye amacına hizmet etmeyecektir. Çünkü hikâyeleriniz çocuklarınızla bağ kurmanız için etkili bir araçtır. Ancak otantik ve samimi bir şekilde anlatmanız şart.
  • Didaktik anlatıdan kaçının. Mesaj verme kaygısıyla bir hikaye anlatmak, genelde çocukların karşıt irade göstermelerine neden olur. Hikayeleri anlamlı ve güçlü kılan ise genelde tam tersidir: Hikayeyi dinleyen çocuğun kendi mesajını çıkarıyor olması, onu sahiplenmesi ve uygulamaya dökmesi. Hikâyenin mesajını açıkladığınızda büyülü etkisini kaybeder ve çocuğunuz vermek istediğiniz mesaja karşıt direnç gösterebilir. Çünkü insan çok küçük yaşlardan itibaren kendi seçimlerini yapan özerk ve bağımsız bir varlık olma eğilimindedir. Bu sağlıklı bir gelişimin ana unsurlarından biri.
  • Çocuklarınızın hikâyelerine empatiyle kulak verin. Hikâyelerinizi anlattıkça çocuğunuzun daha fazla sayıda ve karmaşık hikâyeler anlatabildiğini göreceksiniz. Onların hikâyelerini dinlerken bir dedektif gibi merakla dinleyin. Daha fazlasını anlatması için onu teşvik edin. Zihninizden geçen yargılayıcı düşünceleri ve zorlayıcı duyguları fark edin. Bazen çocuğunuzun anlattığı hikâyede nasıl davrandığı hoşunuza gitmeyebilir. Yine de nasihat verme isteğinizi bir süre daha durdurun. Onun yaşadığı olayı baştan sona anlatmasına izin verdikten sonra kendisinin ne gibi çözümler denediğini ve başka nasıl bir çözüm bulabileceğini sorun. İsterse kendisiyle çözüm önerilerinizi paylaşabileceğinizi söyleyin. Daha iyisi, varsa bu olaya çözüm getirebilecek bir hikâyenizi paylaşıp çocuğunuza ilham verin.

Kaynakça