Ana Sayfa Uzmana Gözlük Savunma Mekanizmaları

Savunma Mekanizmaları

photo of golden cogwheel on black background
Photo by Miguel Á. Padriñán on Pexels.com

Analitik terapistlerin kişilik tiplerini belirlemek için kullandıkları en önemli yardımcısı kendilerini (benlik) savunmak için kullandıkları savunma mekanizması ya da mekanizmalarının sürekli olarak işleyişinin saptanmasıdır. Bu yüzden koyulan bir tanının kısa ifadesi kullandığı savunma mekanizmalarının ifadesidir.

Savunmalar genel olarak sağlıksız durumlar olarak bilinmesine karşın, savunmalar oldukça sağlıklı, yaratıcı uyum sağlama çabalarının sonucu olarak ortaya çıkarlar. Benlik psikolojisi çerçevesinde benliğin kendisini hem dürtülere hem de dışarıdaki gerçekliğe karşı kendisini koruması gereken dönemlerde ortaya çıkarlar. Bu sebepler ikincil sebeplerdir özünde. Savunmalar bilinçdışı olarak genellikle “güçlü ve kontrol edemeyeceğini düşündüğü bir duygudan kaçma çabası” ki bu duygu da genelde kaygı olarak karşımıza çıkar. Savunmaları aktifleyen ikinci sebep ise benliğin “özsaygıyı sürdürmek” ihtiyacıdır.

Reklam

İçindekiler

Savunma Mekanizmalarının Özellikleri

Bastırma

Yüceltme

Yer Değiştirme

Karşıt Tepki Oluşturma

Yansıtma

İçe-atma

Geri Çekilme

Özdeşim Kurma

Yalıtma

Düşünselleştirme

Akılcılaştırma

Ahlaksallaştırma

Bölmeleme

Savunma Mekanizmalarının Özellikleri

  • Savunma mekanizmaları bilinçdışında gerçekleşir.
  • Savunma mekanizmalarının sıklığı patolojiye doğru giden yolu aralar.
  • Savunma mekanizmasının temel kullanım amacı benliği korumaktır.
  • Savunma mekanizmaları toptan olumlu ya da olumsuz süreçler değillerdir; kullanım alanlarını incelemek gerekir.
  • Savunma mekanizmaları benliğin kaygı hissettiği durumlar için geçici çözüm üretmesinin bir sonucudur.

Bastırma

Psikanalitik yaklaşımın ve Freud’un üzerinde en çok durduğu savunma mekanizması denilebilir. Freud’un dürtü kuramı ile açıklayacak olursak id’den gelen içgüdülerin zaman içerisinde ego tarafından bastırılmasının öğrenilmesidir. Ödipal Dönem ve öncesinde çocukların ebeveynlerine veya çevrelerine karşı duydukları öldürme, zarar verme gibi dürtüleri benlik zamanla bastırmayı öğrenir ve bunu aşması sağlıklı benlik gelişimi olarak yorumlanır. Başka bir durumda ise benlik kendisini rahatsız eden travmatik yaşantılar sonrasında olayı olduğu gibi bilinçdışına itmeye çalışır ve çıkan parçalar “Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak bilinen durumu karşımıza çıkarır. Bazı durumlarda ise daha masum bir şekilde olumsuz duygular beslenen kişinin adının bir anlığına unutulması örnek verilebilir. Psikodinamik yaklaşımda her sağlıklı benliğin iyi işleyen bir bastırma mekanizması olmak durumundadır.  Yukarda verdiğim örnekleri de incelersek bastırmanın uyum sağlayıcı faydasını görebiliriz aslında. Kişi günlük hayatında hissettiği duyguları dürtüleri sürekli fark ediyor olsa hayatına devam edemezdi.

Günlük konuşmalarda yapılan dil sürçmesi veya bir şeyi hatırlayamama gibi durumlar bu bastırmanın alameti farikası gibi etiketlenmektedir fakat duygu ve düşüncelerin vereceği sıkıntıdan dolayı onun yok sayıldığına dair kanıt olduğunda bunun bir bastırma olduğunu varsayabiliriz.

Freud’a göre bastırma bütün savunmaların babası konumundadır. İlkel narsisistik bir yapıda doğan bebek daha sonrasında dürtü kuramının da ana bileşenlerinden olan cinsel ve saldırgan içgüdünün karşılanması için uğraşlar verirken bunları kontrol etmesi gerektiğini fark ederek bastırma sürecini başlatır. Bu sebeple de Freud’a göre diğer savunma mekanizmaları da bu ikili gidip gelmelerin aralarına konumlanmış yerlerdedirler.

Yüceltme

Yüceltme savunma mekanizması entelektüel çevreler içerisinde oldukça yaygın kullanıma sahip bir savunma mekanizması olarak kabul görmüştür. İnsanların yöneldiği konunun altında yatan sebebi bulma çabası entelektüel kitlenin dedikodusu olarak kabul görmüştür. Psikodinamik bakış açısında yüceltme çoğu durumda faydalı bir savunma mekanizması olarak kabul görmüştür. Yüceltme tanımından dolayı “id” kaynaklı ilkel içgüdüler ve olası ket vurmalara karşı ortaya çıkan sıkışmaları, daha sağlıklı, yaratıcı ve toplumsal açıdan kabul görecek noktalara çekme çabasının bir temsili olarak görülmektedir.

Freud’un üzerinde oldukça durduğu bir savunma mekanizması olan yüceltme, ilkel dürtülerin (emme, ısırma, kirletm, dövüşme, çiftleşme, seyretme, seyredilme, başkalarına acı verme, acı çekme gibi dürtler) kabul gören hatta değer verilen bir şekilde ortaya çıkması olarak tanımlanmıştır. Sadist yönünü yüceltmek isteyen birisinin bir diş hekimi, teşhirci narsisist birisinin performans sanatçısı, öldürme arzusu yüksek birisinin avukat, röntgenci birisinin psikolog olması bu duruma örnek olarak verilebilir.

Bütün savunma mekanizmalarında olduğu gibi burada da dikkat edilmesi gereken husus bu mesleklerin mensuplarının hepsinin bu özelliklere sahip olduğunu düşünmek büyük bir hata olacaktır.

Yer Değiştirme

Yer değiştirme savunma mekanizması, halk içerisinde anlamı neredeyse hiç çarpıtılmadan yerleşmiş olan nadir savunma mekanizmalarından birisidir. Patronu tarafından azarlanan babanın eve gelip, eşine bağırması, eşinin çocuğuna, çocuğun da evdeki kediye bağırdığı karikatürize görüntü yer değiştirmenin ta kendisidir. Bu duruma başka bir örnek aldatılan bir eşin, kendi partnerini suçlamak yerine diğer tarafı -öteki kadın/erkek- suçlaması da bu savunma mekanizmasının başka bir örneği olabilir.

Yer değiştirmeye başka- daha psikodinamik bir açıdan bakacak olursak cinsel fetişler de -bir insanın ayağına hatta ayakkabısına- bilinçdışı bir şekilde cinsel enerjinin yer değiştirerek başka bir alana yöneltilmesi olarak kabul edilebilir. Bir erkek geçmişte yaşadığı bazı olaylardan dolayı vajinaya dair tehlikeli bir algı oluşturmuşsa, vajina yerine kadınların başka noktalarına cinsel arzusunu yöneltebilir. Yazının başında savunma mekanizmalarının temelinin kaygıdan kaçınmak ya da onu kontrol etmek olduğunu belirtmiştim, bu durumda ise direkt olarak kaygının yer değiştirmesinden bahsediyoruz ki, bu çok daha intrapsişik bir durum olarak karşımızda durmaktadır.

Yer değiştirme savunma mekanizmasının daha sağlıklı bir biçimi, duyulan kaygı karşısında oluşan enerjinin daha yaratıcı süreçlere aktarılmasıdır. Bahsettiğimiz karikatürize örnekte patronu tarafından azarlanan babanın eve gelip saatlerce resim yapması ya da yazı yazması gibi yaratıcı eylemlerle o enerjiyi kağıda ya da tuvale aktarmasıdır.

Karşıt Tepki Oluşturma

Karşıt tepki oluşturma savunma mekanizması egonun gücünü en çok gördüğümüz ve hissettiğimiz savunma mekanizmalarından birisidir. İstenmeyen durumu bastırmak ya da ortadan kaldırmak için uğraşan egomuz bu savunma mekanizması aracılığıyla ulaşmak istediği durumu tam tersi bir şekilde göstermemize sebep olacak kadar güçlü bir mekanizmayla çalışmaktadır. Nefret duygusunu sevgiye, özlemi küçümsemeye ya da hasedi beğeniye çeviren egomuz oldukça başarılı bir iş çıkarmaktadır.

Bu savunma mekanizmasını dışarıdan çok net bir şekilde görebileceğimiz alanlardan birisi yeni kardeşi olmuş bir çocuktur aslında. Ego kapasitesini daha yeni artırmaya çalışan bu çocukta duyguların patlaması sürekli bir yerlerden kaçan duyguları davranışları yansıtmak zorunda kalmaktadır. Yeni kardeşi olan bu çocuk, kardeşine bağımlı davranışlar sergileyerek, onu ne kadar çok sevdiğini belirtecek hareketlerle kıskançlık duygusunu karşıt tepki oluşturmak suretiyle sevgi olarak göstermeye çalışır. Fakat bazı durumlarda daha gelişimini tamamlamaya çalışan egosu yeterli gelmez sarılmak isterken bir anda çok sıkmaya, acı biber vermeye çalışmasına, saldırganca davranışlarda bulunmasına hatta sarılıp öptükten sonra tam yanından ayrılmak üzereyken bir anda vurmasına sebep olabilir.

Bu savunma mekanizmasını anlamaya çalışırken en çok dikkat edilmesi gereken husus, hiçbir zaman hissedilen duygunun saf bir duygu olmayacağıdır. Yukarıda verilen örnekteki büyük kardeş kardeşine saf bir sevgi duyamayacağı gibi aslında saf bir nefret de duymamaktadır. Aslında yetişkinlerde de durum böyledir. Duygularını iki taraflı bir çizgide tutarlar fakat gelişmiş benlik yapıları ile durumu idare edebilirler, hem de patolojik olmayan bir yetişkin bir yere kadar karşıt duygularını da ele alıp inceleyebilecek kapasitedir.

Yansıtma

İçsel olanın dışsal olduğuna dair geliştirilen yanlış düşünme şeklidir. İlkel savunma mekanizmalarından biri olan yansıtmada bebek sıkı bağlanmış bir bebek bezinin verdiği acı karşısında bir düşünce geliştiremez, tek düşünebildiği “acıyor” olacaktır. Daha sonrasında bu kaynağı öğrenerek yaşadıklarına karşı düşünce geliştirmeye başlar. Yansıtma idealinde empatinin temeli olarak kabul psikodinamik yaklaşımlarda. Sağlıksız olan halinde ise içeriden gelen duygu ve düşünceleri dışarıya aktarma çabasıyla sonuçlanır. Paranoid kişilik örüntülenmesinin temeli yansıtmayı hayatın temeli olarak görme durumu yatar. Kişi içerisinde gerçekleşen her türlü durumun dışarıdan bir sebebin sonucu olduğunu düşünme yoluna gider.

İçe-atma

Yansıtmanın aksine içe atma ise dışarıdan gelen her türlü durumu kendine katma halidir. Dış dünyada karşılaşılan her sorunun müsebbibi olarak kendini görme eğilimidir. İçe atmanın en net örneği “saldırganla özdeşim” olarak bilinmektedir. İçe atmanın görüldüğü durumları daha basit haliyle örnekleyecek olursak: kişinin kendisini Ahmet’in kocası, Ayşe’nin kızı, Fatma’nın oğlu olarak tanımla eğilimidir. Olası bir ölüm veya ayrılık durumunda kişi kimliksiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Gerileme

Gerileme diğer savunma mekanizmalarına göre daha basit olan ve anlaması kolay bir savunma mekanizmasıdır. Gelişim genelde üç aşamada ele alınır: fiziksel(biyolojik), sosyal ve duygusal olarak. Sosyal ve duygusal gelişimde ilerleme düz bir çizgi üzerinde ilerlemez çoğunlukla. Sürekli git gel eşliğinde, iki ileri bir geri olarak ifade edebileceğimiz şekilde gerçekleşir. Herkes yorgunluk yaşadığında(kendisine göre) sızlanmaya başlar mesela, bu gerilemenin çok temel bir halidir.

Uzun dönemli psikoterapilerde de danışan yeni bir açılım sürecine girdiğinde fantazilerinden, mastürbasyon sıklığından vs. bahsettiği seansın ertesinde birkaç seans boyunca bu konu hiç konuşulmamış gibi yapması gerilemenin açık bir şekilde görülebildiği durumlardır. Başka bir örnekle bağlanmaktan çekinen birisinin romantik partneriyle ilişkide her zamankinden daha fazla bağlandığını fark ettikten sonra daha öfkeli bir hale bürünmesi, benliğin bilinçdışında kaygı hissetmesi ve savunma kalkanlarının çalıştırılmasının bir örneğidir.

Kişi hastalandığında da gerilemeler görülebilir, bir de burada bahsedilmesi gereken konu kişinin hayattaki dönemeçlerinde yenilik dönemlerinde hastalanması da gerilemenin bir parçası olabilmektedir. Psikanalizin sevilen kavramlarından birisi olarak “bedenleştirme” örneği olarak kabul edilebilir bir durumdur. (Bedenleştirmenin farklı bir örneğini yazımızdan okuyabilirsiniz.)

Yine unutulmamalıdır ki hastalık veya diğer gerileme semptomları gerileme savunma mekanizması olarak kabul edilmesi için bilinçdışı bir süreçte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Geri Çekilme

Oluşan olumsuz, istenmeyen durumla karşı çıkmak ya da kaygıdan kaçınmak için tepkisiz kalma halidir. Bu gibi durumlarda bütün iletişimi kapatma hali en sık görülen şeklidir bu savunma mekanizmasının. Analitik teorisyenler bu davranışın ilerleyen hallerini “şizoid” olarak tanımlamaktadırlar.

Çevrelerinde bir şizoidle yaşamak durumunda olanlar genellikle, bu kişilerin duygusal bir tepki ya da karşılık vermemelerinden yakınabilmektedirler. “Bir şey olduğunda eğiyor kafasını aşağıya, telefondan kaldırıp hiçbir şey söylemiyor.” bir şizoid yakınından duyulabilecek bir şikayettir.

Özdeşim Kurma

Özdeşim kurmanın savunma mekanizması olarak ele alınması ilk etapta konuyla ilgilenenlerin doğru bulmadığı bir yaklaşım olabilmektedir. Çünkü yazının başında da belirttiğim gibi savunma mekanizmalarında aranan temel özelliklerden birisinin bilinçdışında cereyan etmesi gerekirken özdeşim kurmak çoğu zaman bilinçli bir tercih gibi börünmektedir. “Büyüyünce babam/amcam/annem/teyzem/abim/ ablam gibi olacağım.” Sözleri bize gayet bilinçli bir tercihmiş gibi görünmektedir. Freud bu konuda özellikle bir ayrım yapmıştır:

Savunmacı olmayan ve savunmacı bir özdeşim olarak iki kategoride inceleyebileceğimiz özdeşimin kavramının ilk kısmında, sevilen bir kişiye karşı özdeşim kurma vardır. “büyüdüğünde onun gibi olmak” kavramı aslında burada bulunmaktadır. Fakat ikinci kısımda kurulan özdeşim daha savunmacı bir amaçla ele alınmaktadır. Tehdit hissedilen durumda oluşan kaygıdan kurtulmak amacıyla kurulan özdeşimdir. “Annem beni cezalandırabilir, annem gibi olursam annem içimde olacağından dolayı cezalandırmaz.” düşüncesi ile süreci özetleyebiliriz. Ya da “annem babamı cezalandıramıyor o zaman babam gibi olmalıyım.” yaklaşımı da bu sürecin bir örneği olabilir.

Freud’un en çok kabul edilen özdeşim kurma savunma mekanizması, dinamik okumalar yapmaya başlayan birisinin ilk birkaç sayfada karşısına çıkacak olan “ödipal dönem” idi. Bu ünlü metodolojide 3 yaşlarına gelen erkek çocuk annesinin kendisine ait olmasını isterken, karşısına babası gibi güçlü alt edemeyeceği bir rakip çıkar. Libidinal enerjisini annesine yöneltmiş olan çocuk, saldırgan enerjisini de babasına yöneltmeye başlar. Fakat bir süre bu savaşı kazanamayacağını anlamasıyla egosu devreye girerek özdeşim kurma savunma mekanizmasını çalıştırmaya başlar ve şöyle bir açıklama getirir bilinçdışında: “Annemi elde edemiyor olabilirim, o zaman babam gibi olursam ben de ileride annem gibi bir eş bularak evlenebilirim.” Freud’un evrensel ve normal olarak kabul ettiği bu savunma durumu gelişimin sağlıklı bir parçasıdır.

Özdeşim için daha yetişkin bir örnek verecek olursak istismarcı bir anne ve baba ile yetişen çocuğun dayısı gibi kavgacı birisi olması bu duruma örnektir. Hem ev içi istismara karşı koyabilmenin hem de zedelenmiş ruhsallığını dışarıda gizlemesinin yolu olarak çevresinde gördüğü kavgacı bir kişiliği kendisine örnek olarak almıştır. Bu sayede ev uzun süreler kendisine evde karışılmış olmasının savunmasını dışarıda da olası ihtimallerini gördüğü anda vurup devirerek savuşturabilecektir.

Yalıtma

Hep söylediğim gibi kaygıdan ve acıdan kaçınmak isteyen benliğin ortaya koyduğu durumdur yine. Kişinin kaygı ve acı verici durumlardan kaçınmak üzere duygularıyla bilişlerini ayırması halidir. Yani bir fikrin veya deneyimin duygusal boyutunun bilişsel boyutundan koparılmasıdır. Yine bu yazı üzerinde de tekrar tekrar değindiğimiz üzere savunma mekanizmaları sağlık ve bütünlük için önemlidir. Örneğin cerrahlar hastalarının çektikleri ağrıyı, acıyı empati yoluyla anlama yoluna gitselerdi yaptıkları birçok işlemi yapamaz hale gelirlerdi. Aynı şekilde savaş içerisinde karar alması gereken kumandanlar savaşın içerisindeki acıları bilmelerine rağmen duygularından ayırmasalardı hiçbir karar alamazlardı. Üçüncü olarak da cinayetleri araştıran bir polis gördüğü vahşice işlenmiş cinayetlerdeki kurbanın çektiklerini fikirlerinden ayıramaz ise işini yapamaz hale gelirdi.

Kişinin yetişme tarzı yalıtma kullanımı hakkında oldukça etkili olabilmektedir. Hayatın çoğu alanında yoğun duygusal tepkilerin verildiği zamanlarda sadece rasyonel bir açıyla olayları değerlendirmenin bir erdem olarak sunulduğu durumlara şahit olabiliriz. Psikanalitik teorisyenler ise yalıtma savunma mekanizmasını düşünsel savunma sistemleri içerisinde en ilkel olan olarak görme eğilimindedirler.

Düşünselleştirme

Düşünselleştirme savunma mekanizması duyguların bilişten ayrılmasının yalıtmaya göre daha ileri düzeyde ayrılmasıdır. Yalıtmayı kullanan kişi bunu böyle yaptığını bilir ve neden yapdığına dair fikirleri vardır. Öte yandan düşünselleştirmeyi kullanan kişinin karşıdaki duygulanımlara karşı çok daha soğuk katı cevaplar verir. Soğuk bir ses tonuyla, “Evet, seni anlıyorum. Buna sinirlenmekte doğal olarak haklı olduğumu düşünüyorum.” şeklinde bir açıklamayla durumu olabildiğince duygudan uzak bir şekilde ifade eder.

Duygusal olarak yoğun ve zorlayıcı bir durumda rasyonel düşünceler içerisinde kalmak kişinin savunma mekanizmalarını ihtiyacı olduğunda iyi bir şekilde kullanabilen egosu olduğunu gösterir. Fakat sağlıklı olduğunu söylemek için kişinin sonrasında o duygusal durumları kabullenme ve işlemleme sürecine de giriyor olması gerekmektedir. Birçok kişi sağlıklı bir düşünselleştirme yapabilmek gurur kaynağıdır fakat sürecin ikinci ayağı da unutulmamalıdır.

Akılcılaştırma

“Kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş.” Akılcılaştırma savunma mekanizmasının çok net bir açıklaması olan bu atasözümüz açıklamak için yeterli olacaktır fakat biz yine de biraz daha bakabiliriz. Akılcılaştırma genelde istenen bir şeyin yapılamaması sonucu ona mantıklı bir açıklama getirme çabasıdır. İstediği evi alamayan bir kişinin zaten çok büyüktü ısınma masrafı çok tutardı, gibi bir akılcılaştırmaya başvurması doğal bir sonuçtur. Zeki ve yaratıcı insanların akılcılaştırmayı kullanmakta daha becerikli olduklarını kabul edilmiş bir durumdur. Bu savunma mekanizması ile birlikte kişinin yaşadığı zorluk karşısında egosu mümkün olan en az kırılmayı yaşamayı amaçlayacaktır.

Her savunma mekanizmasının olduğu gibi akılcılaştırmanın da yanlış amaçlarla kullanıldığı durumlar olmaktadır. Örneğin çocuğuna vuran bir ebeveynin “bunu onun iyiliği için yaptım.” Demesi bunun yanlış kullanımının bir örneğidir. Saldırganlığı akılcılaştırarak normalize etme çabası olarak kabul edilebilir.

Ahlaksallaştırma

Ahlaksallaştırma savunma mekanizması akılcılaştırmanın çok yakın bir akrabasıdır. Ahlaksallaştırmada sürecin ilerleyişi -yani egonun az hasar görme talebi- neden-sonu içerisinde bir rasyonel ifade yerine ahlaki bir ilke ile olmaktadır. Bu durum özellikle politikacılar ve siyasetçiler tarafından çok fazla kullanılarak seçmenleri manipüle etmenin bir yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. “Hitler’in yahudileri ve çingeneleri öldürmeliyiz çünkü Alman ırkının ilerlemesinin önündeki sebep onlardır.” ifadesi ahlaksallaştırmanın iyi bir örneğidir.

Günlük hayatta da sık sık ahlaksallaştırma ile karşılabiliriz, örneğin, bir yöneticinin astını aşağılamasını “benim de sorumluluklarım ve görevlerim var, şirkete karşı sorumluluk hissimden dolayı böyle yapıyorum.” Demesi ahlaksallaştırmanın bir örneği iken, “benim de üstlerim var, onlar da bana kızıyor.” demesi hem akılcılaştırmanın hem de yansıtmanın bir örneği olabilir.

Bölmeleme

Bölmeleme düşünsel savunmalardan birisidir. Yalıtma savunma mekanizmasını hatırlayacak olursak duyguları bilişten ayrıştırma vardı. Bölmeleme savunma mekanizmasında ise iki düşünceyi/bilişi birbirinden ayırma çabası vardır. İki çatışan düşüncenin biliş alanında yaratacağı rahatsızlığı engellemek isteyen benlik bölmeleme savunma mekanizmasına başvurmaktadır. Psikoloji temelli bakmayan bir gözlemci ise bu durumu ikiyüzlülük olarak yorumlayacaktır.

Çoğu insanın hayatında zaman zaman yaptığı bir durumdur aslında bölmeleme. Kurallara uymanın öneminden bahsederken bazen kuralları esneterek, torpilin yanlışlığını savunurken kimi zaman bazı yakınlarımızı -ufak tefek olarak gördüğümüz (akılcılaştırma 😊)- konularda kayırabiliyoruz. Bölmelemenin daha patolojik tarafında ise toplum içerisinde insanlıktan, sevgi dilinden, nezaketten sıkça bahseden birisinin evde çocuklarını dövmesini örnek gösterebiliriz.

KAYNAKÇA

Nancy Mcwilliams

Psikanalitik Tanı / Klinik Süreç İçinde Kişilik Yapısını Anlamak

Yeditepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum. Sosyal Psikoloji, Nöropsikoloji ve gelişim bozuklukları üzerine yazıp okumak asıl ilgi alanlarım olsa da bir dünya canlısı olarak bunların dışında da ilgilendiğim şeyler var.